KASIM 2008 de Dünya gazetesinde yayınlandı. https://www.dunya.com/gundem/kriz-toplantisi-yapiyoruz-haberi-59822
2008′ in son çeyreğinde moda bu..
Kiminle görüşsem “abi bu günlerde çok yoğunuz, kriz nedeniyle sürekli toplantı yapıyoruz” türünden cevaplar alıyorum. Ben de işte bu toplantıları yazmak istedim.
Önce isterseniz kriz ve kriz yönetimi üzerine bazı tespitler yapalım;
– Krizler dışsal nedenlerden kaynaklanabildiği gibi, içsel nedenlerden de kaynaklanabilir.
– Bugün yaşadığımız kriz görünürde uluslar arası nitelikte bir kriz olmasına rağmen, acaba bizim işletmelerimiz ve kurumlarımız için de aynı nitelikte mi değerlendirilmeli?
– Bu krizin miladı 2007 Mayıs gibi öngörüldüğüne göre, o tarihte bizim işletmelerimiz ve kurumlarımız dışsal etkilerle herhangi bir krizle karşı karşıya mıydılar?
– Peki bugün henüz etkileri yeterince ülkemiz reel sektörüne yansımamış olan kriz reel sektörümüzü ve kurumlarımızı hangi boyutlarda tehdit etmektedir?
– Bugün yaşadığımız kriz psikolojik mi, yoksa gerçekten finansal bir kriz mi?
Tabii ki her biri ayrı tartışma konusu olabilecek olan bu iddiaların yanında çok daha fazla maddeler yazabilmek mümkün. Ne de olsa global bir kriz yaşıyoruz ve bizim yöneticilerimizin, globalleşen dünyanın büyük aktörlerinden biri olmaya başladığımıza dair verdikleri demeçler hepimizce malum.
Bizim gibi krizlere şerbetli ülkeler için hadi neyse de, uzun süredir bu çapta bir krizle karşılaşmayan global sermayenin büyük aktörleri panik içinde.
Reel sektör, üretim, istihdam yoğun politikalar gibi laflar ederken bizleri, dar görüşlü ve klasik insanlar diye yargılayanlar, çok önemsedikleri sanal ekonominin çarklarına takılınca kafalarını taşa çarpmış gibi yalpalamaya başladılar.
Neyse olan oldu. Biz yine başlığımıza dönelim izninizle.
İster firma bazında, isterseniz kurum bazında düşünelim fark etmez. Eğer siz vizyoner bir işveren – lider olup da, statükocu bir yönetim kadrosuna sahipseniz veya tersi işveren – lider olarak statükocu olup da yönetici kadronuz vizyoner profesyonellerden oluşuyorsa, istediğiniz kadar kendi aranızda aynı ekiple “KRİZ TOPLANTISI” yapın, durun. Hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.
Özellikle bizim gibi ülkelerde kriz toplantılarının normal zamanlarda da yapılmış olması ve olası kriz tedbirlerinin çoktan belirlenmiş olması lazımdır. Eğer siz kriz döneminde toplantı yapıp da “Hadi bakalım kriz planlarınızı ortaya çıkarın” dediğinizde, yöneticileriniz hazırlıklı ve hemen krize karşı alınabilecek önlemleri içeren dosyalarını önünüze koyabiliyorlarsa sorun yok.
Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse. Kriz toplantıları yaparak bu dönemin üstesinden gelmek isteyen kurum ve işletmeler, öncelikle önlerine gelmiş olan bu sorunu aşabilmek için en azından bir “Yeniden yapılanma”, bana sorarsanız “Değişim” kararı almak yükümlülüğü ile karşı, karşıya olduklarını kabul etmiş olmalıdırlar. Aksi halde aynı saz arkadaşları ve aynı enstrümanlarla toplanıp, toplanıp yapılan kriz toplantıları sonrasında gelsin çaylar – kahveler, bolca laf ve tartışma ile tesadüfen yakalanabilen kimi küçük seviyeli kazanımların dışında (Nedense bunlar alışıldık işçi çıkarma ile kimi tasarruf tedbirlerinin ötesine geçmez.), stratejik önemde bir başarı yakalayabilmek hayaldir.
Bu konuda “DEĞİŞİM KARARI ALAN İŞLETMELERİN İZLEMESİ GEREKEN YOL” isimli geçmişte yazdığım ve muhtelif sitelerde yayınlanan makalemi hatırlatmak isterim. Önemli olduğu için hatırlatmakta yarar var. Kurumsallaşmasını tamamlamamış ve krize hazırlı olmayan kurum ve işletmelerin, bu dönemde kurum dışından bir profesyoneli “Değişimin lideri” olarak belirlemesi, kurumsallaşmış işletmelerin ise (kurum içinden de olabilir) bir profesyoneli aynı görevle yetkilendirmesi çok önemlidir. Belki daha anlaşılabilir olması yönünden, Sayın Kemal DERVİŞ’in parlamento dışından bakan atanmasını buna örnek verebiliriz.
Bir an için sizi bu kriz haberlerinin yayılmaya başladığı ilk günlere götürmek istiyorum. Sayın HİSARCIKLIOĞLU’nun tüm iş dünyasına seslenerek, “Derhal iş geliştirme ve finans yönetimi konusunda profesyonelce tedbirlerinizi alın” diye seslendiğini hatırlıyoruz değil mi? Acaba bu çağrı yeterince anlaşılabildi mi diye biz yönetim danışmanları kendi aramızda tartışırken bir umut EBSO’nun İŞ GELİŞTİRME toplantısı düzenlemesine çok sevindik. Ben seyahatte olduğum için katılamadım ama katılımcı sayısı ve etkileriyle beklenen ilgiyi görmediği konusunda aldığım duyumlara üzüldüm. Büyük fırsattı. Yılmadan yenilerini organize etmek lazım.
Başımdan geçen bir anımı izninizle aktarmak istiyorum. Krizden birkaç hafta önce bir holdingin üst yöneticilerinin davetiyle AB fonları, AR-GE projeleri vb. konularda iş geliştirme toplantısı yaptık. Benim tarafımdan olduğu gibi karşı tarafça da olumlu geçen bir görüşmeydi. Teklifimi göndermemi istediler. Gönderdim. Aradan bir süre geçip de kriz söylentileri yayılınca, onlar da “kriz toplantılarına” başlamışlar ve “şimdilik yeni konulara girmek istemiyoruz” diyerek projeyi durdurduklarını hayretle öğrendim.
Bu bakış açısının, yukarıda sözünü ettiğim kriz dönemlerinde ki “Yeniden yapılanma” veya “Değişim” fikrini algılama şeklimiz konusunda iyi bir fikir vereceğini düşünüyorum.
Yazımın başlangıcında yaptığım tespitleri okuyanlar bir an için karmaşık ve ağır ekonomik kavramlarla durumu açıklamaya çalışacağımı düşünmüş olabilir. Hayır. Ben öyle yapmayıp yazımı daha tatlı ve anlaşılabilir bir örnekle tamamlamayı düşünüyorum. O tespitlerimin çözümünü “Kriz toplantısına” katılacak olan profesyonel kadrolara bırakarak.
Hani derler ya; Her şey hazır helvayı yapacak insan lazım diye. Bizim kurum ve işletmelerimizle profesyonel iş yaşamının aktörleri arasında çok şükür helvayı yapacak yeterince profesyonel var. Ancak kurumsallaşmış işletmelerimiz dışında hâlâ aile işletmesi şeklinde faaliyetine devam edenlerde helvayı yapan ustaların helvası ya çok tatlı ya yavan ya da kazanın dibi tutmuş olduğu için tad vermiyor.
Biz diyoruz ki; Arkadaş bak Bolulu Hasan Usta diye biri var. Belki tarifin yanlış, belki malzemen kaliteli değil. Hadi onu beğenmedin, Tatlıcım var, Özsüt var. Daha bir sürü danışıp, hizmet veya destek alabileceğin danışman kişi ve kurumlar var. Onlardan yardım iste.
Bu helva işleri tadı güzel olursa iyidir de.. Eğer tadını tutturamazsan, senin helvanı yemek için bekleyenlere yem olursun. Aman ha!!!
AHMET BAYBARS GÖĞEZ
EKİM 2008