NOT: 05 Eylül 2016 Pazartesi http://www.gazeteekonomi.com/gundem/cin-de-ki-g20-zirvesinde-gozler-turkiye-uzerinde-h256303.html yayınlandı.
Antalya’da yapılan G20 zirvesi Türkiye için bu kadar parlak geçmemişti. Hatta bazılarına göre basına çıkmayan yönleriyle “Hayal Kırıklığı” olarak bile yorumlanmıştı. Siyasette 24 saat çok uzundur. Neler olacağını tahmin bile edemezsin. 1 sene sonrası çok daha büyük değişiklikler görebilmek için uzun bir süre.
Çin misafirliğinde yapılan G 20 zirvesi, Rusya ve İsrail ile barışıp, 15 Temmuz darbesi atlatıldıktan sonra ki gelişmeler, uygulanan diplomasi ile Türkiye’nin ve sayın ERDOĞAN’ın gösterdiği ezber bozan politikalar, birlik beraberlik görüntüleri, siyasi kadrolar arasında ki uyum ve Yenikapı ruhu gibi sonuçlarıyla, tüm Dünya liderleri için bir anda olayın kahramanı Türkiye cumhurbaşkanı ve siyasi kadrolarıyla buluşma ve görüşme platformu haline dönüşmüştür. Belki de ülkemizde çok aranan siyasi nezaket ve ulusal çıkarlarda iktidarıyla, muhalefetiyle birlik mesajları vermek, batılı ve doğulu dostlarımızı ürkütmüş/ şaşırtmıştır.
15 Temmuz sonrasını şöyle bir hatırlayacak olursak; Putin hemen reaksiyon göstermiş. Hatta bir Fransız gazetecisinin haberine göre zaten Polonya NATO zirvesi öncesinde, Rusya istihbaratı darbe olacağı bilgisini MİT ile paylaşmıştır. Cumhurbaşkanının emir subayını dahi almadan ve yerini bildirmeden, ETO’nun Antalya’da yapılacak jübile maçına hazırlanma bahanesiyle tatile çıkmasının tesadüf olmadığı anlaşılmıştır. Daha da önemlisi cumhurbaşkanının Dalaman’dan kalkan uçağının Rus jetleri korumasında havada seyrettiği iddiası hala yalanlanmadı. Çin’de, Putin’in yaptığı şaka da sanki bu bilgiyi doğrular nitelikte. Yani artık Rusya ve Türkiye istihbaratı birlikte çalışıyor. Her türlü bilgiyi paylaşıyorlar.
AB’nin durumu 15 Temmuz’dan sonra malum. Kem, küm.! Bazı Baltık ülkeleri haricinde güçlü bir destek yok. ABD başkan yardımcısı geldi ve hepimiz gördük ki ocak ayında ki Biden gitmiş, “Baydın” olarak geri dönmüş. Eli boş döndü tabii ki. Bu arada Türk Dış İşleri bakanı tam bir mekik diplomasisi yürüttü. Rusya ve İran ile güçlü mesajlar içeren toplantı ve ziyaretleri sayın Erdoğan’ın Rusya’yı ziyareti takip ederken, Hindistan ne alaka diyenlere!! biraz sonra değineceğim SHANGHAY BİRLİĞİ alt yapısı nedeniyle bir ziyaret yapıldı. Geçerken de habersiz bir İran ziyareti Dış İşleri Bakanı tarafından gerçekleşti.
Bu arada beklenen bir açıklama geldi Çin’den; “Suriye konusuna biz de müdahiliz”. Yunanistan’a yapılan ziyaret ile “Bismark politikası” gereği komşularla uzlaşı zemini tam olarak oluşturulmuş olacak ki FIRAT KALKANI OPERASYONU, tam da ABD başkan yardımcısının ziyaret edeceği gün başladı. Biden’dan canlı yayında, Fırat’ın doğusuna PYD’nin çekileceği sözü ve FETÖ için Terör Örgütü itirafı alındıktan sonra Türkiye’nin eli rahatlamış oldu. Özellikle de yeni müttefikleri; Rusya, İran ve Çin nezdinde itibarı arttı.
İşte bu destek ve diplomasi trafiği ile Çin’e giden sayın cumhurbaşkanı haklı olarak en önemli misafir konumundaydı. Ayağının tozuyla Çin ile imzalanan birisi nükleer olmak üzere 3 anlaşmayla, Türkiye’de 3’ncü nükleer santralın Çin tarafından yapılacağı ve nükleer oyunda ben de varım mesajı verilirken, nükleer santral hammaddesinin (zenginleştirilmiş uranyumun) Türkiye’de ki kaynaklardan elde edileceği mesajı verilmesi de dikkat çekiciydi.
G- 20 liderler zirvesi de mesaj doluydu bence. Bu kadar tesadüf olamaz dedirten görüntüler vardı. Sayın Erdoğan, SHANGAY BİRLİĞİ’nin kurucusu ve en güçlü iki ülkesi Rusya- Çin liderlerinin ortasında, adeta birliğe hoş geldin resmi verirken, Çin liderinin diğer yanında AB’nin en güçlü ülkelerinden Almanya, Putin’in yanında diğer güçlü üyesi Fransa lideri yer almış, ABD başkanı yine önde ama yalnız resim vermiştir.
Çin her zaman AB ile olan ticari ilişkilerini önemsemiş ve bu pazarı ABD’ye bırakmaya niyeti olmadığını göstermiştir. Bu arada sayın Erdoğan’ın salona girişte Hindistan lideri ile samimi kucaklaşması dikkatlerden kaçmadı. Bilindiği gibi SHANGHAY BİRLİĞİ aday ülkelerinden Hindistan çok önemli bir figürdür. Tüm bu gelişmeler Türkiye için 2,5 milyarlık nüfusu olan SHANGHAY’A HOŞ GELDİN olarak mı anlaşılmalı? Bence evet.
Bu arada FIRAT KALKANI için G- 20 zirvesi esnasında artık eli rahat olan Türkiye tarafından 2’nci dalga başlatılmıştır. Hedef İŞİD olarak başlamışsa da artık PYD’nin de sınır güvenliğimiz için tam hedef olduğu apaçık ortadadır. Yani Türkiye, PYD sorununu tam olarak çözmeden Suriye’den çıkmamaya, arkasında ki Rusya, İran, Çin ve Hindistan desteğiyle kararlıdır.
ABD yıllardır PYD için yaptığı yatırımlara veda edecek midir? Bunu kolay kabul etmeyebilir. Ancak görünen o ki siyasi olarak karşısında ki güç/ ittifak ile şimdilik kaybetmiş görünüyor. Ama biz biliyoruz ki, asla vazgeçmezler. Bu arada Rusya küçük darbeler halinde ABD’ye gözdağı mesajları vermeye devam ediyor.
*Almanya ve bazı AB ülkelerinin İncirlik ziyareti sonrası, Suriye meselesine müdahil olduğu için ben de İncirliği kullanmak istiyorum derken, bugüne kadar kimin aklına böyle bir talepte bulunacağı gelebilirdi?
*Ayrıca ABD ile Suriye konusunda görüşmeye ve anlaşmaya hazırız diye davet göndermesi, artık masada ben güçlüyüm, benim isteklerimi kabul etmek istiyorsan masaya buyur davetidir.
Bu durumda Türkiye, çelimsiz ÖSO kuvvetleriyle şimdilik koridoru genişletmeye devam ederken, sınırlarının güvenliği açısından PYD/ PKK siyasetiyle 3’ncü cepheyi de açabileceği mesajını el altından veriyor. Rusya ve Çin şimdilik Esad karşıtı güçler olarak bilinen ÖSO ile TSK işbirliğini görmezden geliyor. Nasılsa TSK hedeflerine ulaşıp kenara çekildikten sonra ÖSO, kahvaltı tabağı gibi ilk öğünde yenebilecek bir lokmadır.
Bugün sayın başbakanın Diyarbakır’dan duyurduğu, 23 ilde başlatılacak kalkınma hamlesi için bölgede terörden arındırma hareketinden taviz verilmeyeceğine dair güçlü mesaj iyi okunmalıdır. Bize engel olanları affetmeyeceğiz..
ÖSO Türkiye için geçiş döneminde katlanacağı bir araçtır. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanadır. Rusya, İran ile Çin de aynı şeyi istiyor. ABD ise kürt devleti saplantısını terk etmiş değil şimdilik. Topal Ördek ABD başkanının bu durumu değiştirmek ve bölgede Rusya, Çin, İran ve Türkiye’yi karşısına alacak bir savaşı başlatması intihar olur. Hatta 2’nci Vietnam.
Ben şu anki Türkiye politikasının nihayet ikircikli değil, tutarlı ve derinliği olan politika noktasına geldiğini düşünüyorum. Umarım satranç hamleleri bundan sonra da ülke menfaatleri doğrultusunda, duygulardan arındırılmış ve akıllıca yürütülür. Bu süreç sonunda AB vize muafiyeti sağlarsa, Türkiye alıp yan cebine koyacaktır. Ancak hadi artık AB’ye tam üye olun dediğinde hiç de sazan gibi atlamayacak, hatta kırk dereden su getirecek, muhtemelen “dur bir de referandum yapalım” gibi ayak sürüyecektir.
Nato Türkiye’yi kaybetmeyi ve Rusya’nın kucağına teslim etmeyi göze alamaz. Türkiye de zaten ille Nato’dan çıkma heveslisi olmayacaktır. Bu arada diyelim ki ABD Fetullah GÜLEN’i teslim etti ne değişir? Finansçı jargonuyla piyasa zaten bu haberi satın aldı. Çok büyük bir değişim olacağını düşünmüyorum. Bir Nato müttefiki olarak sadece güven tazelemiş olur.
FIRAT KALKANI konusunda Türkiye’nin tutumunu değiştireceğini sanmıyorum. Bu yorumum konusunda mutabık kalabiliyorsak iki ayrı toplumsal yapının refleksi önem kazanacaktır;
- Muhalefet partilerinin yeni Türkiye politikaları karşısında tutumu ve desteği.
- İş dünyasının SANGHAY BİRLİĞİ sonrası yeni pazarlara yönelik stratejisi ve reaksiyonu.
Hele şu SHANGHAY BİRLİĞİ meselesi bir netleşsin.
Ahmet Baybars GÖĞEZ
Eylül 2016