Bildiğiniz gibi bize dayatılan ezberlerden kurtulup, bir iddia sahibi olmak, demokratik haklarımızı korumak ve kendimizi savunmak adına “Kurumlar ve kavramların içini boşaltmaktan sakınmamız” gerektiğini ısrarla yazıyorum. Halk diliyle, “yaparken yıkmamak” gerekir.
Sayıştay denetim sonuçlarından yola çıkarak bloğumda “yolsuzluk” suçlamasıyla karşılaşmamak için Belediyelerde neler yapılması gerektiğini 19 Mart sonrası aşağıdaki yazılarımla paylaştım;
- İBB’DE SUÇ VARSA SAYIŞTAY GÖREVİNİ NİYE YAPMADI? https://abaybarsgogez.net/ibbde-suc-varsa-sayistay-gorevini-yapip-niye-uyarmadi/
- NASIL BELEDİYECİLİK? https://abaybarsgogez.net/nasil-belediyecilik/
19 Mart itibarıyla başlatılan operasyonların “yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırmak” dışında bir başka konusu da “Kent uzlaşısı” suçu. İBB genel sekreteri Mahir Polat ile Şişli belediye başkanı bu nedenle tutuklandı ve belediyeye kayyım atandı. Yani “Kent uzlaşısı” yapmak suç sayıldı. Sayın İmamoğlu bu tanımın kendisine ait olmayıp, sahibi DEM PARTİ dese de, DEM PARTİ yetkilileri çıkıp “Kent uzlaşısı kavramıyla aynı şeyi düşünmüyoruz” dedi. Yani işler karıştı. Yerel yönetim araştırmacısı ve yazarı olarak bana da bu yazıyı yazmak düştü.
Merak edenler varsa, soruşturma kapsamındaki gelişmeleri Kriter dergisinde sayın Baki Laleoğlu paylaşmış. https://kriterdergi.com/dosya-2024-yerel-secimleri/kent-uzlasisi-nedir-ne-degildir
Türkiye çok dinamik bir ülke. Başka ülkelerde bir yılda olanları, biz en geç bir haftada yaşarız. O yüzden de gündem sürekli değişir. Bazı usta!! Siyasetçiler halkın bu özelliğinden yararlanarak, konuşulmasını istemediği konuları saklamak için gündem değiştirmeyi bir siyaset silahı olarak kullanır.
Türk vatandaşları batılı ülkelere kıyasla, Akdeniz insanı özellikleri yanı sıra, tez canlı ve heyecanlı olmasıyla da ün salmıştır. “İngiliz soğukkanlılığı” ve bir hocamın deyişiyle, “lafı konuşmadan önce boğazınızdaki dokuz boğumdan geçirin” öğüdü bizde çalışmaz. Yangına körükle gitmeyi pek severiz.
Kent uzlaşısı nedir? Nasıl yapılmalıdır?
Wikipedia “Kentleşme” olarak ele almış. Bence aynı şey değil.
https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Kentle%C5%9Fme
CHATGPT’ye aynı soruyu sordum. Bana göre eksikleri olsa da (aşağıda açıklıyorum) şöyle cevapladı;
Kent uzlaşısı, yerel yönetimlerin şehirde yaşayan farklı kesimler arasında ortak yaşam alanları ve değerler etrafında uzlaşma, diyalog ve işbirliği sağlamayı amaçlayan bir yaklaşımdır. Bu kavram, şehrin sosyal, kültürel, ekonomik ve politik farklılıklarını bir araya getirerek, toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarına yanıt veren ve ortak yaşamı güçlendiren politikaların oluşturulmasını ifade eder.
Kent Uzlaşısı Nedir?
- Tanım: Kent uzlaşısı, şehirde yaşayan bireyler, kurumlar ve sivil toplum arasındaki farklılıkların, çatışmaların ve çıkarların uzlaşma kültürü çerçevesinde birleştirilmesi sürecidir.
- Amaç: Toplumsal barış, dayanışma ve adaletin sağlanması, şehirdeki yaşam kalitesinin artırılması ve sürdürülebilir kentsel gelişimin desteklenmesidir.
- Kapsam: Bu yaklaşım, kentsel planlamadan, altyapı, sosyal hizmetler, kültürel etkinlikler ve çevresel düzenlemelere kadar pek çok alanı içerir.
Kent Uzlaşısı Nasıl Olmalıdır?
- Kapsayıcı ve Katılımcı Yaklaşım:
- Karar alma süreçlerine tüm paydaşların (farklı etnik, sosyal, ekonomik ve kültürel grupların) aktif katılımı sağlanmalıdır.
- Dezavantajlı grupların ve marjinalize edilmiş kesimlerin sesi duyulmalı, onların ihtiyaçları öncelikli olarak değerlendirilmelidir.
- Şeffaf ve Hesap Verebilir Yönetim:
- Yerel yönetimler, alınan kararların süreçlerini ve sonuçlarını açıkça paylaşarak, halkın güvenini kazanmalıdır.
- Karar mekanizmalarında hesap verebilirlik ilkesi ön planda tutulmalıdır.
- Sürekli Diyalog ve İşbirliği:
- Farklı görüşler ve çıkarlar arasında köprü kuracak diyalog platformları oluşturulmalıdır.
- Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve vatandaşlar arasında düzenli iletişim sağlanarak, ortak projeler geliştirilmelidir.
- Esnek ve İnovatif Politikalar:
- Şehrin karşılaştığı yeni sorunlara yanıt verebilmek için yenilikçi ve esnek çözümler üretilmelidir.
- Teknolojinin ve dijital iletişim araçlarının kullanımı, halkın daha etkin katılımını desteklemelidir.
- Sürdürülebilirlik ve Uzun Vadeli Perspektif:
- Ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği esas alan politikalar benimsenmelidir.
- Kentsel dönüşüm, altyapı projeleri ve sosyal hizmetlerde uzun vadeli planlama yapılmalı, gelecek nesillerin ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır.
Sonuç olarak, kent uzlaşısı; farklı yaşam biçimleri, kültürler ve değerler arasındaki uyumun sağlanması, toplumsal barışın ve dayanışmanın güçlendirilmesi için temel bir strateji olarak görülmektedir. Bu yaklaşımın başarılı olması, yerel yönetimlerin şeffaf, katılımcı ve sürdürülebilir politikalar geliştirmesine bağlıdır.
Neyini beğenmedin? Ne güzel anlatmış diye soran olursa!
Kesinlikle çok beğendim. Ancak “Yerelin” bilinçlenmesi, katılımı ve sahiplenmesinden bahsedilmemesi bence eksik bir tanım olmuş.
5393 sayılı Belediye Kanunu m. 14 “Belediyenin görev ve sorumlulukları”, m. 15 “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları”, m. 38 “Belediye başkanının görev ve yetkileri”,
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi m.7- 8- 9 “Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları”, m. 18 “Büyükşehir belediye başkanının görev ve yetkileri” sıralanmıştır.
Kent uzlaşısı bunlardan çok daha geniş anlam ve içerikte olduğu için, sadece belediye başkanı ve üst yöneticilerinin değil, her siyasi parti teşkilatları ile vatandaşın bu kanunları içselleştirerek okuyup öğrenmesi ve aldığı hizmetleri sorgulamasından başlayarak, beldenin sürdürülebilir kalkınması için etkin rol üstlenmesi gerekir. Oy verip seçtik, bize hizmet etsin kolaycılığından sakınmak lazım.
Kent konseyi olmayan belediyelerin, kent uzlaşısı kavramını anlayıp gerçekleştirebilmesi mümkün değildir.
Hala web sitesinde Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik gereği plan- rapor- bilgileri paylaşmayanların da.
Kentin bulunduğu bölge ve konumunun sağladığı fırsatları değerlendirip, engellerle başa çıkabilmesi, sosyal, kültürel, doğal zenginlikleri ile tarım- sanayi- turizm kapasitelerinin değerlendirilmesi ve demografik yapısı ile ekonomik fırsat ve eşitsizliklerinin giderilmesini ön planda tutmayan bir kent uzlaşısı yetersizdir.
Bu uzlaşıya destek verecek kentin mülki ve yerel yöneticileriyle diğer paydaşlarının sahip oldukları vizyon ve kapasiteleri de, kent uzlaşısı ile kalkınmanın en büyük destekçisi olacaktır. Bilim temelli yenilik ve gelişmeleri izlemeyen, kendisini yenileme ihtiyacı duymayanların özlenen ve beklenen bir kent uzlaşısını gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Su ürünleri ve deniz bilimleri üzerine çalışan hocamız sayın Prof. Dr. Betül Güroy çarpıcı bir yorumda bulundu. “Deniz kenarındaki bir belediye başkanı olsam; su kaynakları ve deniz ürünlerinin gelişimi, deniz yosunları Makro ALG ile Mikro ALG ürünlerini kentin gelişimi ile insanların güvenli gıdaya kavuşması için sağlamayı öncelik kabul ederim. Arıtma sularından ağır metalleri arındırıp tarımsal sulamada kullanamaz, çevreyi korumak ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle baş etmeyi beceremeyen bir belediye başkanı olursam, beni görevden almakta haklıdırlar.”
Mavi uygarlık kitabının yazarı sayın Em. Tümamiral Cem Gürdeniz de inanıyorum ki deniz etki alanları ile denizin gücünü de ekleyerek benzer bir tanımlama yapardı.
Mavi ekonominin önemini her fırsatta vurgulayan bir kişi olarak, deniz- göl- nehir ve su havzaları ekonomisinin GSYH içindeki payının artırılması, ulusal planlarda yeterince yer almasa da, sürdürülebilir bölgesel kalkınma ve kent gelirleri içindeki payını artırmada yeterli bilgi- bilinç- öngörü sahibi olmayan kent yöneticilerinin görev ihmalleri de kesinlikle toplum tarafından cezalandırılmalıdır.
İnanıyorum ki kendisini bir sosyoloji öğrencisi olarak tanımlayan sayın Prof. Dr. Emre Kongar ile görüşmüş olsam, sosyal, kültürel ve eğitim ağırlıklı bir tanımlama cevabı alırdım.
SONUÇ
Yapılması gereken; tanım ve kavramlar ile kurumları değersizleştirmek yerine, içini doldurup etkisini güçlendirip, felsefesini genişleterek zenginleştirme ve sahip çıkma görevimizi hiç aklımızdan çıkarmamak olmalıdır.
Ulusal, doğal ve kültürel zenginliklerimize kent uzlaşısı adı altında bir grup, parti, tarikat ve cemaatin sahip çıkması yerine, millet olarak sahiplenmeliyiz. Her Türk devletinde coşkuyla kutlanan Nevruz bayramının ülkemizde sanki sadece DEM PARTİ ve yandaşlarınca kutlanmasının ülkede kabul görmüş olmasını anlamak mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanının bundan böyle tüm ülkede kutlanacağını açıklaması yerindedir.