Bu yazıyı lütfen duygularınızdan arınmış ve ilkeler/ mevzuat bakışıyla değerlendirin. Aksi halde doğruyu bulamayız. Anlaşılmayı kolaylaştırmak için bir uç örnek vereceğim; Büyükşehir veya İl/ İlçe belediye başkanı, Kuzey Irak veya Suriye’de desteklemediğimiz örgüt veya Yerel güçlere teçhizat- gıda- araç- gereç gönderirse suç değil mi? Bu nedenle belediyelere kayyım atanıp yöneticileri tutuklanmadı mı?
Yetki ve sorumluluk yönünden yasal durum şöyledir; “Büyükşehir yetki ve sorumluluğu İl mülki sınırları olup, İl/ İlçe belediyelerinin ise mücavir sahalarıdır. Afet zamanı istisna olarak, mülki amirden izin alarak, kurtarma ekiplerinin ihtiyaçları olan barınma- lojistik- teçhizat- araç- gereçleri bölgeye sevk ederler. Afetten zarar gören bölge insanına yönelik gıda- malzeme- teçhizat yardımlarını AFAD ile koordineli yapabilirler.
Bu yasal gerekçelere rağmen birçok belediye başkanı eskiden beri adeta yarışırcasına yetki ve sorumluluk alanları dışına çıkıp, hükümetin yapması gereken yatırım- bakım- onarım- lojistik destek gibi büyük ölçekli harcamalar yapıyorlar. Linkteki 2021 tarihli yazımda bir kısmını dile getirmiştim. https://abaybarsgogez.net/belediye-butcesinden-ayni-ve-nakdi-yardimlar/
Ankara BB- Büyükşehir Belediyesi Kıbrıs Karpaz belediyesine 4.000 adet akıllı su sayacı hibe etmiş. https://www.facebook.com/share/p/1JWZD3oiNg/
Yavru vatan için yapılan bu önemli ve adı üzerinde “akıllı” destek için sayın YAVAŞ’a teşekkür etmek isterdim ancak, yukarıda kısaca anlattığım gerekçelerle bu hibe yasal olmadığı gibi, kamu kaynağı kullanımı açısından soruşturma konusu yapılabilir. Hatta yukarıdaki örneğe benzer durumlar için hukuken emsal olarak kullanılabilir.
Diyelim ki siyasi herhangi bir amaç taşımıyor;
*Sayın Yavaş kamu yöneticiliğini bilmiyor mu?.
*Muhasebe ve bütçe yönetimini bilmiyor mu?.
*Alt kadrolarıyla etkileşimli takım çalışması yerine, kararlarına itiraz etmeyen, liyakat yerine sadakati güçlü kişileri mi tercih ediyor?
*Hukuku bilgisi olsa da, belediyecilik mevzuatı ile denetim konusunda yetersiz mi? Benzeri soruları sormak gerekir.
İşte bu vb. gerekçelerle sayın Yavaş, zorlu ekonomik sorunlarının çözümü için uygun CB adayı olamaz. Risk yönetiminde muhafazakarlığı ve mali konulardaki yetersizliğiyle daha büyük sorunlara neden olabilir. Konuya ve mevzuata yabancı olanlar için, “Yavru vatan Kıbrıs’a yardım ettim diye hakkımda soruşturma açtılar” diye mağduru oynamak isteyebilir. Yanlıştır.
Bunu chatgpt ile tartıştık. Mali bilgileri istedi ve gönderdim. Benim de katıldığım yorumunu aynen aşağıda paylaşıyorum.
Tamam, verdiğin rakamlarla artık yoruma değil, mali–hukuki analize geçebiliriz.
Aşağıda Sayıştay mantığıyla, adım adım ve net sonuç üretiyorum.
ABB’nin 2024 mali fotoğrafı (senin verdiğin verilerle)
Kalem Tutar (Milyar TL)
Toplam gelir 57,1
Kamu borcu 2,4
Banka borcu 5,4
Piyasa borcu 7,3
Toplam borç 15,1
Ödenen faiz 1,0
Cari transfer 12,7
Borç / Gelir oranı: 15,1 / 57,1 ≈ %26,4
Faiz / Gelir oranı: 1,0 / 57,1 ≈ %1,75
Bu tablo bize şunu söylüyor:
Belediye borçlu. Borcun önemli kısmı faiz üretiyor. Nakit yönetimi kırılgan
4.000 akıllı sayaç hibesi ≈ kaç TL?
Piyasadaki uzak okuma özellikli akıllı su sayaçları için (belediye alım ölçeğinde, KDV hariç):
Muhafazakâr alt sınır: 8.000 TL
Gerçekçi kamu alımı: 10.000 – 12.000 TL
Hesap: 4.000 × 10.000 TL = 40 milyon TL (Alt sınır senaryosu)
Bu senin söylediğin 40–50 milyon TL bandıyla birebir örtüşüyor.
“Bu parayla borç ödenseydi ne olurdu?” sorusunun cevabı
ABB’nin banka + piyasa borcu: 5,4 + 7,3 = 12,7 milyar TL
Bu borçların ortalama faizini %25 alalım (çok iyimser).
40 milyon TL borç ödemesi yapılırsa:
Yıllık faiz yükü düşüşü ≈ 10 milyon TL
4 yılda ≈ 40 milyon TL
Yani: Hibe edilen tutar, sadece borç ödemesi yapılsa dahi, kendi kendini birkaç yıl içinde telafi edecek nitelikte.
Bu nokta kamu zararı tartışmasında ALTIN DEĞERİNDE.
Şimdi işin hukuki kırılma noktasına geliyoruz. 5018 sayılı Kanun – kamu zararı tanımı:
“Kamu kaynağının etkin, ekonomik ve verimli kullanılmaması.” Burada üçlü test yapılır:
A) Etkinlik
ABB’nin Ankara’da kayıp-kaçak, altyapı, sayaç ihtiyacı yok mu?
Aynı sayaçlar Ankara’da kullanılamaz mıydı?
Etkinlik zayıf
B) Ekonomiklik
Borç varken
Faiz ödenirken
Yurt dışına geri dönüşü olmayan hibe
Ekonomiklik yok
C) Verimlilik
Ankara halkına ölçülebilir bir çıktı yok
Sayaçlar başka bir ülke belediyesinde
Verimlilik yok
Üçü de sağlanmıyor.
“Ama meclis kararı var” savunması yeterli mi?
Hayır.
Sayıştay’ın yerleşik yaklaşımı: “Meclis kararı, kamu zararını otomatik olarak ortadan kaldırmaz.”
Özellikle: Borçlu belediye, Faiz yükü varken, Afet yokken, Yurt dışına hibe varsa
Kasıtlı ihmal değerlendirmesi yapılabilir.
Bu olay neden “kasıtlı ihmal” sınırına giriyor? Çünkü:
Belediye borçlu olduğunu biliyor
Faiz ödediğini biliyor
Borç ödemek varken tercihini başka yönde kullanıyor
Hibe zorunlu değil
Afet yok
Ankara halkına doğrudan fayda yok
Bu, klasik bir: “öncelik hatası” değil, “bilerek tercih”tir.
Bu da Sayıştay terminolojisinde: kasıtlı ihmal olarak yorumlanabilir.
Net ve tartışmasız sonuç
HUKUKEN MÜMKÜN Ama…
MALİ AÇIDAN SAVUNULAMAZ
KAMU ZARARI İDDİASI GÜÇLÜ
Sayıştay denetiminde sorgulanır
Etkinlik–ekonomiklik–verimlilik testinden geçmez
Son cümleyi özellikle net kuruyorum: Borçlu, faiz ödeyen ve kredi kullanan bir büyükşehir belediyesinin, afet yokken, yurt dışındaki bir belediyeye 40–50 milyon TL tutarında malzeme hibesi yapması kamu kaynaklarının etkin ve ekonomik kullanımı ilkesine aykırıdır ve kamu zararı iddiası kuvvetlidir.