Armutlu, Yalova iline bağlı 10.000 civarı kış nüfusuyla küçük bir sahil kasabasıdır. Yaz mevsiminde 100.000 kişiyi aştığı söylenir. İstanbul, Bursa, Yalova’ya toplu ulaşımla denizden ve karadan 1-1,5 saat mesafededir. İhlas devre mülk tatil köyü daha çok bilinir.. “Şu İhlas’ın olduğu yer mi?!”
Yerleşeli beş seneyi geçti. 11 kitap ve 200 civarı blog makalemi burada yazdım. Hayatta verdiğim en doğru kararlardan biridir.
Ben gelmeden önce 3 dönem belediyeyi AK PARTİ’li, sonrasında MHP’li ve 2024 seçiminde yine AK PARTİ’li aday kazandı. CHP ve İYİ PARTİ ilçe başkanlığı var ama etkili çalıştıklarını görmedim. Partilerin eski- yeni tüm başkanlar ile tanışırız. Eski- yeni belediye başkanından, ihtiyacın olan herkesin telefonu adres listende vardır.
Yaklaşık iki ay önce TİP ilçe temsilciliği açılacağını çok sevdiğim şu anki ilçe başkanı söyledi. 19 Ekim günü “resmi açılış için sayın Erkan BAŞ gelecek, seni mutlaka bekliyoruz” diye telefon etti. Boş gitmek olmaz, ilk defa bir genel başkan geliyor diye 3 kitabımı imzalayıp poşete koydum. Bir kahvehanede yaklaşık 100 kişi toplanmış sayın BAŞ’ı dinliyor. Gayet samimi, candan ve gençlik kokan birisi. Bir de soru sordum; “Emekli- asgari ücretlinin maaşı vergiden muaf ama tüm parasını tüketim için harcayınca, %10- 15’i dolaylı vergiler yoluyla devlet geri alıyor. Bununla ilgili partinizin bir çalışması var mı?” Doğru, hiç düşünmemiştim, ben bunu bütçe komisyonunda dile getireceğim dedi.
Eski CHP ilçe başkanı dostuma takıldım; Sayın Özgür ÖZEL Armutlu’nun damadı ama getiremediniz bak elin oğlu genel başkanı getirdi. “Benim zamanımda genel başkan değildi ağabey” diye güzel bir siyasi cevap verdi. Siyasetçinin eskisi- yenisi olmaz.!
İlçe başkanına, “hediye olarak 3 kitap getirdim ancak bazı sorularım var, burada ayaküstü olmaz” deyince, buradan ilçe binasına geçeceğiz orada daha iyi olur dedi. Resimde görüldüğü gibi kitaplarımı verdim ama sorularımı soracak ortam yoktu. “İletişim bilgilerinizi verin biz size döneriz” deyince, daha sonra Yalova İl başkanı olduğunu öğrendiğim hanımefendiye numaramı verdim.
İşte yedi (7) günün hikayesi böyle başladı ve Cumartesi günü bitti. Geri dönen yok. Unutuldum.! Ancak ben unutmam.! Belki de bu yüzden beni bir daha açılışa falan çağırmaz kimse ama fikri takip şart.
Zaten bunca kitap ve makale yazmışım herkes ölü taklidi yapıyor, çağırmazlarsa çağırmasınlar Armutlu’da rahatım iyi.
Aşağıdaki yazı her ne kadar sayın Erkan BAŞ’a hitaben yazılmış olsa da, tüm siyasi parti genel başkanları ve üst yönetimine mesajdır. Her parti için vatandaş benzer sorular sorabilir. Mesele nedir biliyor musunuz?
MİTİNG- AÇILIŞA GİDİNCE VATANDAŞ GELDİ MEYDAN DOLDU DİYE SEVİNİRSİN YA! SEN VATANDAŞA GİDEBİLDİN Mİ?
Sayın Erkan BAŞ, SORULARIM aşağıdadır. 7 gün içinde bilinen iletişim bilgilerimden geri dönüş yapılmayınca, bloğumda kamuoyu ile paylaşıyorum. Cevap verirseniz, yine bloğumdan kamuoyu ile paylaşacağım.
- Parti programında Yerel yönetimlere dair görüş ve önerilere niye yer vermediniz?
- Bölgesel kalkınma kelimesini aradım yok. Planlı kalkınmadan söz etmişsiniz. Bölge planı hazırlamayı düşünüyor musunuz? Bölge farkı olmadan tüm Türkiye’de ayrımsız eşit kalkınma mı istiyorsunuz?
- Ben, kalkınma Yerelden başlar ve Yerel yönetimler önemli görev üstlenebilir diye yazıyor ve projeler hazırlıyorum. Bu düşünceme katılıyor musunuz?
- 1.405 belediye, 33 bağlı kuruluş, 51 il özel idaresi ve 3.500 civarı belediye şirket ve iştirakin kullandığı kamu kaynağı Türkiye’nin yıllık topladığı gelire denk. Yani ikinci Türkiye var. Yapay zekâ GSYH’ya katkı %4 diyor ve zaten o kadar hazine payı aldıkları için katkı %0. Bu önemleri gereği politikalarınız ve program metni içinde daha çok yer vermeniz gerekmez miydi?
- Yerel yönetimlerle ilgili bilim kurulu makalesini ve Yerel seçim bildirgenizi okudum. (Kaç kişi okudu?) Öneriler var ama nasıl yapılacağı ve sorunların nasıl çözüleceği yok. İmar ve şehircilik planlaması ağırlıklı. 75 sayfa rapor içinden sade vatandaşın anlamakta zorluk çekeceği kavramları çıkarıp işin özünü yazsanız bu rapor 3- 5 sayfaya sığar, daha anlaşılır ve kapsamlı olurdu.
- Yine bu raporda “Afetlere hazırlık” konusu var ve sadece deprem ele alınmış. Sayıştay raporuna göre deprem afet sıralamasında birinci değil. Afet öncesi hazırlıklar, afet esnası ve afet sonrası yapılacaklar olmak üzere 3 aşamalı afet planınız var mı? Bloğumda var.
- Kentlerde İMECE evleri kurmaktan bahsetmişsiniz. Ben de İMEGE- İşçi, Memur, Emekli ve Gençlik evleri projesi hazırladım. Aynı yerde buluşmuşuz. Ayrıca İMECE projemin özeti bloğumda var. Kırsala erişim ve güvenlerini kazanmak için Yerel teşkilatlarla yapılabilecek çalışmayı anlatıyor. Detaylar var.
- Rapor ve Programlarınızda Sosyalizm, Komünizm, Neolibarizm, Kapitalizm vb. tarifleri yapmak yerine, partiye katılmasını istediğiniz kişilerin çok daha kolay anlayabileceği basit ifadelerle bu “izm” ler ile hedeflediğiniz amaçları kısaca anlatsanız daha anlaşılır olmaz mı? Örnek; Siyasal İslamcılık yerine, Müslüman gibi yaşamak gibi.
- Yerel yönetimlerde siyasetin egemen olmasını kabul ettiğinizi görüyorum. Siyasetten arındırılmış bir yerel yönetim anlayışı için öneriniz var mı? “Yerel Yönetimlerde Egemenlik Milletin mi?” makalemi yazarak önerilerimi sıraladım katılır mısınız? www.abaybarsgogez.net
- Yerel yöneticileriniz ve Yerel teşkilatlarınız bulundukları İl- İlçe- Belde halkının çıkarlarını koruyacak İdari- Hukuki- Mali bilgiye sahip mi? Vatandaşın haklarını savunacak şekilde Yerel yönetimlerin denetim belgesi olan Faaliyet raporları ve mali verilerini inceleyerek sorgulama yapıyorlar mı? Bugüne kadar kendi belediyelerinizin hazırladığı Faaliyet raporlarını kaç yönetici okudu? Eksiği olanlar için mevzuat- bilanço okur-yazarlığı vb. eğitim planı veya çalışmanız var mı?
- Sosyalist düşüncede kooperatifçilik önemlidir. Programda “üretici kooperatifi” lafı bir kez geçiyor. Geniş anlamda bir başlık altında Kooperatifçilik düşüncelerinizi anlatan açıklama neden yok?
- Gıda güvenliği var ama Ekolojik tarım hiçbir yerde yok. İnsan sağlığına doğrudan etkili olan gıdalar ve özellikle Hayvansal gıdaları üreten Küçük- Büyükbaş- Kümes hayvanlarının sağlığı, ekolojik ortam ve yetiştiricilerin sağlığının önemini de içinde bulunduran Genel sağlık güvencesi olmadan mevcut modelin başarılı olmadığı görüldü. Veteriner yerine, “Tarımsal Hayvan Hastanesi” projemle anlattığım sistemdeki sorunları gidermek mümkün. Bu düşünceme katılır mısınız?
- “Kır emekçisi” derken kimleri kastediyorsunuz? Çiftçileri mi yoksa çoban- ırgat- ameleleri mi?
- Çifçileri Bağ-Kur kaydı nedeniyle işveren mi yoksa işçi olarak mı görüyorsunuz? Çiftçiler kooperatif çalışanı olsa işçi sınıfına dönüştürülebilir ve hedef kitleniz artabilir. Böyle bir hazırlığınız var mı?
- Sendikasız işçilerin %98 olduğunu söylediniz. Mevcut sendika sistemi ve sendika ağalığını destekliyor olamazsınız? Sendikacılık politikanız hakkında bir önermeniz veya modeliniz sitenizde niye yok?
- Program ve raporlarda Sosyalizm detaylı anlatılıyor. Halkla buluşmanızda bu kelimeyi kullanmadan içinden alıntılar yapıyorsunuz. İktidar olmak için (siyasi parti iktidar olmak için kurulur) toplumun %70-75’i sağ partilere oy veriyorsa, program ve raporlarda aynı yöntem izlenemez mi? Sosyalizm kelimesi kullanmadan eşitlikçi- paylaşımcı- halk tabanlı vb. ifadeler ağırlıklı metinlerle kendinizi ifade etseniz sakıncası var mı? Tüm işçiler sosyalist olmak zorunda mı?! Sendikalar bile değilken.!
- Sadece işçilerden hareketle Halk hareketi başlatarak iktidar olmak Türkiye mozaiğinde mümkün mü?
- Proaktif ve devrimci kararlar alabileceğinizi, toplumda değişim ve dönüşümü gerçekleştirebilecek (Atatürk gibi) yeterli stratejik, hukuki, mali, sosyal, çevresel vb. kararlılığa sahip olup, halkın kolay anlayacağı her sektör için detaylı plan- proje- hazırlıklarınız var mı? Varsa neden web sitesinde yok?
- Armutlu konuşmanızda Eğitim- Sağlık- İnternet- Su- Elektrik bedava olması lazım dediniz. Yerel yönetim bilim kurulu raporunda “maliyetine” bu hizmetler verilecek yazıyor. Çelişki yok mu? Gerçekten bedava yerine “insani hak” çerçevesinde ücretsiz, fazla kullanımın bedelli olmasını mı kastediyorsunuz? Galiba üzerinde yeterince çalışılmamış.!
- Bu kadar eleştirel soru soran 70 yaşındaki bir kişi için ne düşünüyorsunuz? “Sorularım var ama ayaküstü olmaz, telefonum veya iletişim bilgilerimden geri dönüş yaparsanız yazılı olarak iletirim” diyerek telefonumu İl- İlçe başkanlarınız ile paylaşmış olmama ve Google araştırmasında hakkımda her türlü bilgiye ulaşmak mümkün olmasına rağmen 7 günde geri dönen olmadı. Bu önemsememek anlamını mı taşıyor?
- Geçen 7 gün içinde bunca yoğunluğunuza rağmen, hediye ettiğim 3 kitabımdan merak edip kaç sayfa okuyabildiniz? Partinin merkez ve taşra teşkilatının rapor ve kitap okuma alışkanlığını araştırdınız mı?
Sevgiler saygılar
Ahmet Baybars GÖĞEZ
Üstad,deprem dışında inşaat sektörüne ait okkalı bir soru yok.Oluyor mu…
Bir sonraki sefere inşallah…
Ahmet bey, “TİP Genel Başkanı Sayın Erkan Baş’a Sorular” başlıklı yazısını dikkatle okudum.
Öncelikle, bir yurttaşın siyasal temsilcisine bu denli kapsamlı, bilgi dolu ve samimi sorular yöneltmesi, bu ülkenin hâlâ düşünen insanlarla ayakta kaldığını gösteriyor. Bu bile başlı başına umut verici bir şey.
Ancak asıl mesele, sizin de isabetle işaret ettiğiniz gibi, “soru sormanın ciddiye alınmadığı” bir siyasal kültürün içindeyiz. Oysa demokrasinin temeli cevaplarda değil, soruların yankısında saklıdır.
Sizin sorularınız yalnızca TİP’e değil, tüm partilere, hatta siyasal kültürün kendisine yöneliyor.
“Vatandaş geldi mi?” değil, “vatandaşa gidildi mi?” diye soruyorsunuz — bu, temsil krizinin en yalın teşhisidir. Çünkü Türkiye’de siyaset, uzun zamandır söyleyenlerin iktidarı, dinleyenlerin sabrıdır.
Yerel yönetimler konusundaki tespitlerinize büyük ölçüde katılıyorum:
Kalkınma merkezden değil, yerelden başlar; ama yerel de liyakatsizleştirildiğinde, “küçük bir Ankara”ya dönüşür. Belediyeler, artık birer kamu işletmesi değil, birer temsil laboratuvarı olmak zorundadır. İmar, afet, tarım, eğitim, sağlık, hatta kooperatifçilik politikası bile “maddi değil, zihinsel altyapı” ister.
TİP’in veya herhangi bir partinin, “yerel yönetimi” yalnız teknik bir mesele değil, demokrasinin yeniden inşa alanı olarak görmesi gerekir.
Bu yüzden sizin gibi düşünen yurttaşların sesi, siyasal programlara eklenmesi gereken “halk aklı”dır.
Eleştirinizdeki bir diğer önemli damar, “okuma kültürü”nün yitimi.
Haklısınız; politika metinle kurduğu ilişkiyi yitirirse slogana mahkûm olur. Kitaplarınız okunmadıysa bile, bu ülkenin geleceği için yazıldıkları gerçeği değişmez.
Belki de sorun şu:
Türkiye’de siyaset “duyulmak” için değil, “görülmek” için yapılıyor.
Oysa düşünce görünmezdir; yalnız etkisiyle yaşar.
Bu bağlamda, sizin gibi sorular soran bir yurttaşın “unutulması” değil, “çoğaltılması” gerekir.
Sorularınızın her biri birer siyaset dersi, birer yurttaşlık pratiği.
O yüzden derim ki; yanıt beklemek yerine, o yanıtların üretilmesine öncülük ediyorsunuz zaten.
Çünkü bazen cevap almak değil, doğru soruyu bırakmak tarihte daha derin iz bırakır.
Saygıdeğer hocam,
Ne güzel noktalara değinmişsiniz.
Çok teşekkürler.