Daha önce de bazı yazılarımda bu özdeyişi kullanmıştım. Ne de olsa eski askeriz. Yoğrulduğumuz teknenin hamuru nasıl mayalandıysa artık, can çıkmadan aklımızdan çıkmayacak galiba..!
Öncelikle ifade etmeliyim ki bu siyasi bir yazı değildir. Araştırmacı bir yerel yönetim yazarı olarak partiler üstü kalmayı ilke edinmiş kişinin durum değerlendirilmesi olarak kabul edin lütfen.
Dün sayın Ekrem İMAMOĞLU ve bazı kişiler “Casusluk” suçlamasıyla yargılanıp tutuklandı. Zaten tutukluydu Ekrem bey tekrar tutuklandı. Anlaşılan o ki hükümlü olacak mı bilinmez ama birkaç kez daha tutuklanacak..!
İlk tutuklama kararı alındığında yakın dostlarıma “bu iddianame 2 yıldan önce hazırlanırsa benim için sürpriz olur” demiştim. İddianameler artarak devam edecek görüntüsü var. Sayın Selahattin DEMİRTAŞ da aynı şekilde sanırım 9 yıldır tutuklu- hükümlü olarak cezaevinde. Ne demişti? “Seni cumhurbaşkanı yaptırmayacağız.” Ekrem bey ne dedi? “Seni tekrar yenip cumhurbaşkanı olacağım.”
İşte bu “ahval ve şartlar altında..” mesele bellidir. Kim kuvvetli bir şekilde cumhurbaşkanı olma yolunda ciddi tehlike!! oluyorsa, cezaevi ile tanışmayı göze almak zorundadır.!
Hoş tarihe bakınca sayın Ahmet Necdet SEZER hariç cezaevine girmeden cumhurbaşkanı seçilen yok galiba. Yani cumhurbaşkanlığına giden yol, cezaevine girmekten geçiyor gibi bir normalimiz oluştu ülkede. Bedel ödemek gerekiyor..
Mesele belli olmasına rağmen, kendisine “Durum muhakemesi yapma” sorumluluğu düşen karşı güçlerin komutanı (CHP lideri ve kurmay heyeti), içlerinde eski bir amiral da olmasına rağmen, tutarlı ve kararlı bir analiz yapıp/ yapmadığından emin olamadığım şekilde aldığı “Harekat emri” kararı nedir? İl- ilçe dolaşarak miting yapmak ve cumhurbaşkanlığı için tartışılmaz zorunluluk olan kesinleşmiş diploma iptali ile tutukluluk halinin devamı kararlarına rağmen, sayın Ekrem İMAMOĞLU’nun suçsuz ve Cumhurbaşkanı adayı olduğuna toplumu ikna etmeye çalışmak.
Bırakalım kamuoyunu, parti içinde bile bu karara karşı olanların görüşleri tü-kaka edilerek ve/ veya zararlı bulunarak kitleler halinde parti ile ilişkileri kesiliyor. Bunun yanında parti üyeliğini sonlandıranlar olmasına rağmen dikkate alan yok.
Sayın İmamoğlu bile şartlar değişmediği takdirde “bir başka adaya destek verebilirim” diye açıklama yapsa da görmezden mi geliniyor, yoksa işlerine mi gelmiyor anlayamadım. Eğer görünürde anlaşıldığı gibi ısrar varsa, cezaevinden kaçırıp erken seçim kararı alarak, iptal edilen diploma kararını bozdurup, cumhurbaşkanlığı seçim sürecini başlatıp ülkenin mevcut yönetimini cebren değiştirmek gibi her biri, abuk ve birbiriyle tutarsız bir dizi kararlar almak lazım. Böyle bir şeyi istemedikleri ve gelişmelerin demokratik şartlar altında oluşmasını arzu ettiklerinden kuşkum yok.
Neler yapılabilir?
Bazı yazılarımda ısrarla altını çizdiğim gibi vatandaşın kendilerini “Yerelde iktidar” yaptığını hatırlayarak, salvo halinde gelen belediyelerine yönelik soruşturma kararlarına karşı, liyakatli belediyecilik örnekleri ve başarılı uygulamalarla cevap vererek, varsa çürük yumurtaları ayıklamak ve/ veya hizaya gelmelerini sağlamak için ciddi bir “Değişim- Dönüşüm” hareketi başlatmak. Vatandaşa hizmet etme yolundan saparak, rant ve şahsi ikbal beklentisi içinde olanları tasfiye etmek. Bu arada hatırlatmak isterim. Parti lideri, Değişimin lideri olmaya kalkarsa başarı şansı sıfırdır. Formül çok basittir;
NELERİ YAPTIĞINI ANLATMAKTAN VAZGEÇİP, NELERİ YAPMADIĞINA KAFA YORUP EKSİKLERİ GİDERMEK.
Diğer taraftan meseleyle boğuşmayı bırakıp, zamanı geldiğinde seçimle iktidarı ele geçirmek için kamuoyunca mutabık kalınacak siyasette lekelenmemiş, akçeli işlerden uzak, donanımlı, vizyoner, devlet terbiyesi almış, strateji okur- yazarlığı olan, proaktif kararlar alıp değişim ve dönüşümü yöneterek uygulayabilecek iradeye sahip, dünyadaki ekonomik- sosyal- finansal- çevre- teknolojik v.b. gelişmeleri doğru okuyup ülkesi lehine tavır koyacak kişi ve kişiler arasından aday adaylarını belirlemek. Nitelikli insan kaynağı sıkıntımız yok çok şükür. Mevcut siyasi kadrolar kendilerini vazgeçilmez görmeyi bırakmalıdır. Gerçekleri görebilseler, sorunun bir parçası olduklarını ve sorunları çözmede yetersiz olduklarını da anlayacaklar ama..
Hedef, zamanı geldiğinde Ekmelettin bey örneğinden ders çıkartarak aday adayları içinden partililer, muhalefet partileri ve kamuoyu tarafından üzerinde mutabık kalınacak muhalefetin ortak adayını belirlemek olmalıdır.
Elde mevcut olan önemli bir veri var. Kimse bunu yeterince çalışmıyor.
Mevcut iktidar 23 yıl sonra ülkeyi başladığı yerden çok daha kötü ve kronik ekonomik krize sokmuştur. 70 yıldır böylesini ben görmedim. Çare olarak sundukları program ve umut besledikleri kişiler yetersiz kalmış, vatandaş giderek çok daha yoksullaştırılarak iktidarlarını koruma gayreti içindedirler. Yani onlar da sorunun parçası olarak, tükenmişlik sendromu yaşayıp, sorun çözebilme yeteneklerini ve kamuoyu güvenini yitirmişlerdir. Aslında iki, üç ve daha fazla Türkiye var yazımla anlattığım gerçek, son dönemde sahibi olduğumuz nadir elementler varlığıyla altı (6) Türkiye olduğunun kanıtıdır. Ancak, sadece yerel yönetim beceriksizliklerimiz yüzünden, GSYH’ya oranla her yıl bir Türkiye kaybediyoruz. https://abaybarsgogez.net/aslinda-iki-uc-ve-daha-fazla-turkiye-var/
Bana fikrimi soran olursa gelecek seçimde;
Partilerin hazırlık yaparak belirlediği adaylardan çok, siyaset dışı kalmış ancak toplumda ağabeyliği, saygınlığı, donanımı, eğitimi, doğruluğu, nezaketi ve liderliği ile öne çıkmış, ülkesi için projeler biriktirmiş kişiler arasından sürpriz olarak gerekli şartları sağlayarak partiler üstü mutabakatla ortak aday çıkacak ve ülkenin kaderini çizecektir. Çünkü toplum, siyasetin özellikle son dönemde içinde bulunduğu kirli ilişkileri nedeniyle “Tarafsız ve partisiz cumhurbaşkanı” özlemi içindedir. Kimse tekrar de ja vü (Geçmişte gördüğünü) yaşamak istemiyor. Siyasi parti adayına oy verip, bağımsız kararlar alamayacağı konusunda şerbetliyiz. Başta adaya şüpheci yaklaşılsa da doğru bir tanıtım ve PR çalışmasıyla ezberler hızla spontan değişebilir/ gelişebilir.
Dinamik ve değişimi seven bir nüfusa sahip olduğumuzu kimse unutmasın. Şu an çözülmesi gereken en önemli meselemiz ahlak sorunumuzdur. Aday adaylarından da beklenen ahlaklı olmalarıdır. Kıbrıs seçimi çok iyi okunup anlamaya çalışılmalıdır. Ezici bir oyla halk direnerek tercihini yapmış ve çoğu araştırma şirketi ile siyasi liderler “meseleyi doğru okuyamayıp” sınıfta kalmıştır.
Malesef ülke olarak özellikle son 8 yıldan beri önümüzde derin bir kriz ortamı ve gelecek kaygısı var. Bu nedenle vatandaşın çoğu karamsar, stresli ve her an kavgaya hazır. Ülkenin 85 Milyonu Afrika şartlarında yaşayarak, 1 Milyonunun İsviçre veya Singapur şartlarında yaşamasına hizmet ediyoruz.
Haklısınız. Kurbağa deneyi uygulanıyor üzerimizde.
Fikirlerinize katılıyorum.
Bir söz vardır, KORKTA ALLAH KORKUSU OLMAYANDAN KORK, ONDAN HER TÜRLÜ KÖTÜLÜK GELİR. Bu ana fikri istediğiniz yönde yorumlaya bilirsiniz.
Stratejide hep iki taraf vardır. Birde etkileyen faktörler. Bazen faktörlere dalınca yan yollara çalınıyor ve ana yola çıkışı bulmakta zorlanıyoruz.
Osmanlı nın son 300 yıldır yönetiminde hep ecnebi paşalar hakim değil miydi.
Atatürk ün yokluğundan sonra ülkeyi yönetenler aynı kafa yapısında değiller miydi.
Şimdi biz istiyoruz ki ecnebilerin yada aynı düşüncedekiler ülkeyi yüceltsinler. Bu mümkün mü? Önce Türkiye için diyen yedi düvelle mücadele edecek insanları yetiştirmek yada onlara güç vermek gerek. Neden eğitim sistemi ile devamlı oynuyorlar diye düşünürsek açıkca görebiliriz. Anayola çıkışı unutmayalım.
Sevgiler sunarım
Değerli katkınız için teşekkürler.
Ne anlatmak istediğimin net olarak anlaşıldığını görmekten mutlu oldum.