1830’dan itibaren moskof kafiri tarafından peyderpey istilaya uğrayan Orta Asya Türklüğü 1917 yılına kadar çarların, 1989 yılına kadar da insanlık düşmanı Bolşevik ihtilalcilerinin peşine düşme felaketini yaşamıştır. İstilacıların ellerine geçirdikleri ülke halklarını hangi entrikalar ve hangi taktiklerle ezdiklerini ve kendilerine karşı yapılacak direnme gücünü nasıl kırdıklarına vakalar ve tarih şahittir. Hele Slavların idaresinde ki Türk halklarını asimile etmek, siyasetlerinin başında yer almaktadır. Bu alçaklığı uygularken de yapmayacakları barbarlık yoktur. 1989 yılında SSCB’nin çökmesiyle bağımsızlığına kavuşan esir milletler komünist Rusya mozaiğinden kurtulma fırsatını ancak ellerine geçirmişlerdir. Kanlı imparatorluk bu bölünmelere rağmen yine de Japon denizine kadar dayanmaktadır.
150 yıldır asimilasyon baskısı altında inleyen Türk halklarının din ve milliyet duygularını kaybetmemelerini sevinçle karşılıyoruz. Şimdi Türkiye’ye başarılması şart olan önemli işler düşmektedir. Anladığım kadarıyla T.C.’nin bu hizmetleri yerine getirmesi hiç de kolay olmayacaktır. Zira birçokları durumun vehametini kavrayamamış, 70 yıllık cumhuriyetimiz istenilen milli formasyona kavuşamamıştır. Halbuki cumhuriyetlerin aralarında yapmaları gereken siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel işbirliğinde Türkiye’nin desteğine ihtiyaçları vardır. Din, dil, siyaset ve hukuk alanlarında cumhuriyetler arası kapsamlı bir koordinasyon kurulmalıdır. Türkiye’nin bu cumhuriyetlere uzanabilmesi için yeterli kadrolara ve finans gücüne sahip olması gerekiyor. Yıllardır Demirperde gerisinde kalan soydaşlarımızla irtibat kuramama nedeniyle ne ahvalde olduklarından habersiz yaşadık.
Adriyatik denizinden Çin seddine uzanan Türk dünyasına lider veya yardımcı olmak Türkiye için büyük şereftir. Bu şerefe erebilmek için önce sahip olduğumuz potansiyelin içeriğini iyice hesap etmemiz şarttır. Aksi halde lafta kalmanın hüsranına uğramak bizi üzebilir.
Daha önceki yazılarımda da temas ettiğim gibi boş işler peşinde harcanan zamanın bilançosu T.C.’ne çok pahalıya mal olmuştur. Saç-sakal veya çarık-sarık tartışmalarının üzerinden birer kasap süngeri geçirmeyi başarsalar bile bu ağır vebalin izini asla ört-bas edemezler. Temenni edelim ki yeni kurulan cumhuriyetler, bizim başımızdan geçen saçmalıklardan kendilerini korusunlar ve zamanın kıymetini bilsinler. Havanda su dövmeyi başarı sayanlar, bizden daha kötü durumda olan ülkelerin kısa zamanda nasıl kalkındıklarını iyice araştırıp ders alsınlar.
Hasan Hakkı GÖĞEZ
28.04.1993