02 Kasım 2020 yayınlandı. https://ozgurifade.com.tr/2020/gundem/vergi-ve-sgk-borclari-ve-yapilandirilmasi-onerilerim-16121/

Bilindiği gibi Türkiye’de halkın “vergi affı” adını verdiği, vergi ve SGK borçlarının yapılandırılması konusu, artık 2-3 senede bir çıkartılan kanunlarla otomatiğe bağlanmış durumda.

Vergi ve SGK primini zamanında ödeyenlerin itirazları yanında, muhalefet de bu tür “Af- Yapılandırmaların” çıkmasına tepkiliymiş gibi görünse de oy tabanlarının tepkisinden korktukları için fazla ileri gidemiyorlar.

CHP açısından baktığımızda, Genel başkan SGK eski genel müdürü ve hesap uzmanı, Akif HAMZAÇEBİ Maliye bakanlığı eski müsteşarı. Kadroları içinde daha nice emekli uzman ve bürokrat var. Aynı şekilde İYİ PARTİ içinde ve en önemlisi AK PARTİ kadroları içinde çok deneyimli emekli ve halen görevde olan bürokratlar var.

Siyaseten hassas konular olsa da seyretmeyi bir yana bırakıp neşter vurmak, iş dünyasının önünü açmak ve mağduriyetleri giderebilecek formüller üretmek o kadar mı zor? Soruyu en iyi bildikleri yerden soruyorum.

Eğer bu yapılandırmalar başarılı olsaydı tekrar, tekrar kanun çıkartılmazdı diye düşünüyorum. O halde neden başarılı olmadığını sorgulamak gerekmez mi?

Baktığımız zaman bunca yapılandırmaya rağmen hala 1990’lı yıllardan kalan borçlar var. Eğer daha eski dönemlerden devreden varsa ya borç sahibi ölmüş ve mirasçıları reddi miras yapmamışlar/ yapmayı akıl edememişler, ya da her yapılandırmada kısmi ödemeler yapılıp borçlular/ sorumlular bulunamıyordur.

Bilindiği gibi yasal olarak 2004 yılına kadar olan borçlarda ZAMAN AŞIMI 5 yıldır. Daha sonra ki borçlarda 10 yıllık ZAMAN AŞIMI da uygulanmış ama son olarak vergi borçları için Nisan 2016 da R.G. de yayınlanan tebliğ ile 5 yıl olarak ilan edilmiştir. Tebliğ iç genelgesi 20 Eylül’de yayımlanmıştır. Bu tebliğ ve genelgelere bakıldığında sanki 5 yıl sonra borçlardan kurtulma şansı varmış gibi zanna kapılsanız da, alt maddeler incelendiğinde devlet ZAMAN AŞIMI şartlarının oluşmaması için bin türlü tuzak kurmuştur mükelleflere. Hal böyle olunca, 40 defa daha yapılandırma yapılsa, 100 tane de genelge yayınlansa devletin vergi ve SGK alacaklarını tahsil etmesi de, tasfiye etmesi de mümkün gözükmemektedir.

Bu arada Maliye bakanlığının bu genelgesi her nedense SGK tarafından dikkate alınmamaktadır. Bazen de tersi oluyor. SGK’nın tebliğ ve genelgelerinden Maliye bakanlığının haberi olmuyor ama yapılandırma kanunu her ikisi için çıkıyor ve vatandaşlar şaşkın. Neden kurumlar arası koordinasyon yok?

Buraya kadar ki bilgilerden çıkartılan sonuçlar;

1. T.C. Devletinin kurumları, vatandaşın ZAMAN AŞIMI hakkını kullanması konusunda bilgilendirici ve yardım edici bir yaklaşım içinde değil hatta olmak istemiyor. Polis bile suçluya kanuni haklarını hatırlatıyor oysa.

2. T.C. Devleti bırakalım 5 yıllık süreyi, 10 yıl, 20 yıl sonra bile borçları tasfiye etmenin bir yolunu bulma niyetinde değildir. Zaten denetimin %5’lerde olduğu bir ülkede raflar eski icra dosyalarıyla dolup taşıyor.

3. Belki bugün siyaset yapan, eski tahsilattan sorumlu bürokratlar döneminde, sorumluluklardan kaçınmak için ZAMAN AŞIMI süresi bitimine yakın dosyaya 1 TL. gibi tahsilat koyup sürenin uzamasını sağlayan kurnazlıklar yapılıyordu!! O gün takdir toplayan bu davranışlar şimdilerde karşılarına sorun olarak çıkınca sesleri çıkmıyor diye düşünenler az değil.

4. Her bir vergi-SGK yapılandırması başvurusunda yapılan yazışmalar, borç talep başvurusu, kurum içi yazışmalar vb. sudan bahaneler zaman aşımını kesen işlem olarak kabul ediliyor.

5. Devlet muhasebesine bakıldığında asıl borç 100 TL İse, arapsaçına dönen bu işlemler sonucu 1000 TL lik alacaklardan bahsediliyor. Şu anda da 60-70 milyar TL konuşuluyor ama gerçekleşen onda biri olursa sevinecekler. Vatandaş tarafından iyi niyetle yapılan yapılandırma başvuruları ya yarıda kalıyor, ya da hiç başlamıyor.

6. Borçluların ödeme gücü asla göz önünde bulundurulmuyor. Şu an BAĞ-KUR veya işçi emekli aylığı ile yoksulluk sınırı altında geçinmeye çalışan birisi, geçmiş dönem borçlarından sorumlu olarak (özellikle SGK ve NAFAKA borcu) emekli maaşına haciz konuyor. Hatta 1/4 yerine, 1/3 haciz uygulanıyor. Açlık sınırının da altına düşüyor emekli vatandaş. SGK bir eliyle verdiği emekli maaşını, diğer eliyle geri alıyor.

7.  Tahsile yetkili memurlar/icra daireleri devletten yana olmak adına adeta vatandaşa tuzaklar kurmaktadır. Kendisi de mevzuata göre ZAMAN AŞIMINA tabi olduğunu bildiği bir borç için son dakikada ödeme emri düzenlemeye çalışılmakta, mükellefe böyle bir hakkı olduğunu bildirmeden sorumluluktan kurtulmak için ZAMAN AŞIMI süresi bitimine yakın 1 TL bile olsa ödeme yapılmakta. Hâlbuki kanun “eğer mükellef isterse rızaen borcunu ödeyebilir” demektedir.

8. Bazı vergi-SGK daireleri ise çok tehlikeli bir iş daha yapıyor. SOY AĞACI bilgilerine göre borçlunun tüm yakınlarına tebligat gönderiyorlar. Bu resmen TACİZ SUÇUDUR. Devlet tazminat davalarıyla karşı, karşıya kalabilir.

9. Her borçlu suçlu değildir. Bu ülkede krizleri çıkaran esnaf ve işyeri sahipleri değildir. Aksine onlar düzgün, düzgün çalışırken hükümetlerin beceriksiz yönetimleri sonucu krize girerek işlerini ve paralarını kaybederler.

10. Profesyonel yöneticiler de (beyaz yakalı) kriz içinde olan bir şirketi kurtarmak için işin başına geçerler. Kaynak yaratıp borçları ödemeye çalışırlar. Ancak gelin görün ki bizim amme alacakları yasamız yapılan tahsilatları en eski dönem borçlarına mahsup eder. Gayretli ve iyi niyetli yöneticinin döneminde ki borçlar açıkta kalır… Eski yöneticilerin borçları temizlenmiş olur. Bir vesileyle ve özellikle zamansız bir şekilde bu yönetici işten çıktığında icra daireleri “Borcun var” diye yakasına yapışır. Hesaplarına, varsa maaşına ve gayrimenkullerine haciz konur. Şirkette yetkisi kalmadığı için geri dönüp de mağduriyetini giderebilecek bir inisiyatif de kullanamaz. Patronlar adeta bu mağduriyetten kendilerine pay çıkartıp, bir kısım borçları ihale etmenin huzurunu yaşarlar. Mahkemeler en az 5 sene sürer ve hayatı kâbus olur. Bu durumda binlerce eski yönetici, aile dramlarına dönüşen hikâyeleriyle baş, başa yaşarlar.

11. Böyle durumda olan profesyonel yöneticiler reel sektörde iş yapamaz hale gelirler. Bundan en çok zarar gören de devlet olur. Batan şirketler çoğalır.

12. Bir yöneticinin aile mirası ve/veya geçmişte ki kazançları nedeniyle sahibi olduğu gayrimenkuller, araçlar ve varlıkları neden daha sonra ki sorunlar nedeniyle haczedilir? Eğer yeni işinde ki kazançları nedeniyle elde ettiği menkul ve gayrimenkulleri varsa onlara haciz işlemi yapılması daha adaletli olacaktır. Hâlbuki bizde eşi ve çocuklarının üzerinde ki her şey haciz konusu olabiliyor. O zaman da anlaşmalı boşanmalar çoğalıyor. Boşanan kadınlar ve kız çocukları, vefat etmiş anne-baba ve dedelerinin emekli maaşlarını almaya devam ediyorlar. Devlet kaş yapayım derken göz çıkarmış oluyor.

13. SGK’dan emekli bir BAĞ- KUR veya SSK emeklisi, emekli olabilmek için “Vergi borcu yoktur” yazısı almak zorundadır. Böylece emekli aylığı almaya hak kazanır. Bir ara ticaretle uğraşmış veya bulaşmışsa, devlet bir süre sonra yakasına yapışıp senin filanca zamandan kalma prim borcun var diye emekli maaşına haciz koyar.

14. Öyle düşüncesizce kanunlar yapılıyor ki. Diyelim emekli milletvekilisiniz 10.000 TL emekli maaşı alıyorsunuz veya Alb./ Müsteşar Emeklisi olarak 5.000 TL emekli maaşı alıyorsunuz, sizden de ¼ maaş kesiliyor. Mademki açlık veya yoksulluk sınırını devlet ilan ediyor, neden hala onun altında ki maaşlardan kesinti yapılır? Asgari ücret ve/veya açlık-yoksulluk sınırı baz alınarak, bu rakamların üstünde ki emekli aylıkları ve banka emekli maaş hesaplarına haczi sınırlamak çok mu zor?

15. Sadece Türkiye’de ki insanların vergi ve SGK borcu yok. Batılı ülkelerde devlet 3-4 yıl izliyor vatandaşı. Banka hareketlerine bakıyor. Eğer geliri bu borçları ödemeye yeterli değilse çağırıp bir anlaşma yoluna gidiyor. Belki kamu hizmeti görevi veriyor. Berlusconi bile kamu hizmeti cezası aldı biliyorsunuz. Bizde de adli para cezası olan kişi eğer borcunu ödemezse günlüğü 100 TL’dan cezasını yatmıyor mu? O halde vergi borçlarından dolayı da hapse atsınlar, vatandaş günlüğü 100 TL’dan yatıp kurtulsun. (Bunun da mantığını anlamış değilim ya?!!) Cezaevinde yedir-içir, hem de borçlarını sil.

16. Birisi çıksın desin ki (bankaların varlık yönetim şirketlerine alacaklarını devrettiği gibi) “10 yılı geçen borç asıllarının %20’sini ödeyen, 15 yılı geçen borçlar için %15’ni ödeyenlerin dosyaları kapatılacaktır.” Veya borç miktarlarına göre 1 yıl süreyle 5- 10- 20- 50 kişi ek istihdam yaratanların borçları silinecektir. Bu ülkeye büyük hizmet etmiş, vergi ve SGK dairelerini, icra dairelerini rahatlatmış ve epey dua almış olacaktır.

Bana göre kayıt dışı ekonomiye geçiş de bu çerçevede yeniden ele alınarak, temiz bir milat başlatılabilir.

17. Türkiye’de yapısal reformların yapılmadığı hep konuşulur ama siyasiler sorunların etrafından dolaşıp, yapıyormuş/çözüyormuş gibi yapıp vatandaş odaklı çözümler yerine, çıkartılan her kanun ile işleri biraz daha arapsaçına dönüştüren kararlar alırlar. Bize de yazmak düşer. Umarım bu yazıyı sorumlu makamlarda ki birileri okur da çözüm odaklı girişimler başlatılır. Aksi halde daha çok kanun ve tebliğ yayınlanır ve sorunlar büyüyerek/çoğalarak çözümsüzlüğe doğru gider.

Saygılarımla,

Ahmet Baybars GÖĞEZ

04 KASIM 2018

Bilgi paylaşınca güzel
X

Şifrenizi mi unuttunuz?

Bize Katılın