Hemen camiler, kiliseler, tarihi eserler hatta meydanlar ve çarşılar da önemlidir diye eklemeler yapanlar olacaktır. Kesinlikle haklılar. Ancak bu yazımızda şehir içi ve dışı toplu taşım araçlarını ele alacağımız için başlığı böyle yazdım.

Başta uçak olmak üzere şehirler ve ülkeler arası seyahatlerde kullanılan tren, gemi, otobüs ve hızlı trenlere çoğumuz biniyoruz. Benim gibi binip de “keşke” şunları da yapsalar diyerek iç geçirenlerimiz az değildir. Ben biraz bu düşüncelerimi ve duygularımı açığa vuracağım.

Birkaç defa doğu ve güneydoğu uçak seyahatlerimde hosteslere, uçaktaki yabancılar ve kendi halkımız için “kaptan, geçtiğimiz şehir ve kasabalar hakkında bilgi verebilir mi” diye sordum. Sadece yıllar önce Muş- Ankara uçuşumda kaptan kırmayarak anons yapmıştı. Demek ki önerim çok da saçma değilmiş.

Aslında anons yapılmasa bile seyahat güzergahına uygun önceden hazırlanmış tanıtım filmleri, İngilizce- Türkçe hatta Arapça hazırlanamaz mı?

İki gün önce İDO ile Yalova Armutlu’dan İstanbul’a gidiş- dönüş seyahat yaptım. Hava çok güzeldi. Cam kenarında oturunca biraz resim ve video çekip paylaştım. Camlar kirden sanki buzlu cam gibi olmuş. Telefonun mu kirli dediler. Bu zaten mümkün değil.

İDO alt salonda bir tane büyük, aralarda da her koridor boyunca ikişer küçük televizyon var. Bilin bakalım ne yok.! Açmadıkları için yayın yok.

Koltuklar ve yerler (halı) sanırım camlar gibi son bir aydır temizlenmemiş. Dezenfektan cihazlarından bazıları bozuk. Tuvaletlerde temizlik kontrol formu yok. Ama arada bir dolaşan gemi insanı sesleniyor; “Lütfen maskenizi çıkarmayın.” Yer halılarının ne kadar mikrop biriktiğinden bile haberleri yok hazretlerin.

İnternet yok, temizlik yok, TV yayını yok, ilaçlama yok, koltuk aralarında boşluk yok, İngilizce yönlendirme yazıları yok, gittiğimiz yerin tanıtım videosu yok, yani yok oğlu yok.!

Çağırdım gemi personelini ve bu eksiklikleri söyledim. Kem, küm edip “kaptana ileteceğim” dedi. Etraftan bazı yolcular “tam ben de aynı şeyleri düşünüyordum” türü laflar etmeye başladı.

Evet salgın nedeniyle turizmde kötü günler yaşıyoruz. Ancak bir yandan da ücret ödeyerek satın aldığımız hizmetin kalitesini ve çok da zor olmayan, zaten olması gerekenleri hatırlatmak zorundayız. Özellikle de görevini yapmayan veya ihmal edenlere.

Sanırım rekabet şartları oluşmadığı için “işine gelirse bin” umursamazlığı var.

Sayın Ekrem İMAMOĞLU toplu taşım araçlarında internet kullanımı, her gün dezenfekte edilmesi gibi alınan önlemleri ve projelerini anlatırken doğrusunu yapıyor. Her yönetici görevini keşke bu sorumluluk içinde yapabilse.

Toplu taşımlarda sorumluluk sahibi ve denetim görevi olan başka kurumlar da var. Sağlık bakanlığı, çalışma bakanlığı, Aile bakanlığı, İçişleri bakanlığı, Maliye bakanlığı, Turizm bakanlığı, Ulaştırma bakanlığı ilk aklıma gelenler. “Saldım çayıra, mevlâm kayıra” tipi sorumsuzlukla bir özel şirketin kafasına göre iş yapmasına nasıl izin verilir? Aslında sorun biraz da denetim eksikliği.

2011’de satılan İDO için o tarihte yapılan ihaleyle ilgili hataları her boyutuyla anlatmışım yazımda. İDO’yu yaratan İstanbul halkına kötülük yapıldığını, ihale sürecinin ve yapılma şeklinin olup bitti ile bilinmeyenlerle dolu olduğunu yazmıştım. https://abaybarsgogez.net/kamu-kaynagi-kullanan-sirketlerin-denetimi-hisse-satisi-ve-ozellestirmeleri/

Yazımın bir bölümünde “BİR ÖZELLEŞTİRME MODELİ OLARAK İDO” bölümünden yaptığım alıntı aşağıda;

“….Zaten tekel durumda olan bir şirketin özel kişilere satışına onay veren rekabet kurulunun verdiği onayı nasıl anlamam gerektiğini de hala anlayabilmiş değilim ya!! Satış sonrasında, bir siyasetçinin dediği gibi denizi bilmeyen, deniz ile ilgisi “hava limanının”, “limanı” kadar olan, içinde uluslararası otobüs işletmecisinden, hava limanı işletmeciliğine kadar her iş kolundan birilerinin bulunduğu ama denizcilikle yeni tanışanlardan oluşan, hadi bilemedin belki yat kaptanlığı ehliyeti olan bir gruba; Türkiye’nin en büyük denizcilik ve yolcu taşıma filosu teslim edilmiştir. Diyelim rekabetten sınıfı geçtiler, yeterliliği nasıl aldılar?”

Yani başımıza gelecekleri sanki o tarihte görmüşüm. Bana bir kişi çıkıp da “iyi ki özelleşti, artık çok daha güzel hizmet veriliyor” diyebilir mi? Yazımın içinde sadece bu değil, rekabet kurulu dışında bu ihaleyle ilgili gerekli denetimler yapıldı mı diye soruyorum.

Türkiye’nin en büyük, denizde yolcu taşıma filosu bir hiç uğruna aceleyle satılmış, beceriksizce yönetiliyor.

Ben de kalkmış Turizm açısından toplu taşımaların öneminden bahsediyorum.

Sevgiler ve saygılar sunuyorum.

AHMET BAYBARS GÖĞEZ

Bilgi paylaşınca güzel
X

Şifrenizi mi unuttunuz?

Bize Katılın