İklim değişikliğinin de etkisiyle düzenli yağışlar yerine, sağanak yağışlar ve sel baskınları artık gündemimizin vazgeçilmesi oldu. 6 Şubat depremi sonrası bölgede bazı illerde sel ve su baskınları ile can kayıpları yaşadık. Tüm suçu İklim değişikliğine yüklemek insafsızlık olur. Hızlı ve düzensiz kentleşme, yanlış arazi kullanımı, dere yataklarına verilen imar izinleri vb. birçok hatalar zincirini unutmamak lazım.
Sayıştay da konunun önemini fark ederek 2022 yılında “Taşkın Risk Yönetimi Raporu” hazırlayıp web sitesine koymuş. https://www.sayistay.gov.tr/reports/wPoAKK1Qey-taskin-risk-yonetimi
Genelde okuma alışkanlığımız olmadığı ve bu nedenle de Sayıştay raporlarında her yıl yer bulan birçok konu sistematik olarak tekrar edildiği için, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla rapordan alıntılar yaparak durumun önemini anlatmaya çalışacağım. Özellikle başta Büyükşehirler olmak üzere tüm belediyeleri ilgilendiren bir konuda yazmamak olmazdı.
Siyasi partiler ve özellikle de iktidara talip olanlar, birçok konuda olduğu gibi Yerel Yönetimlerin önemini daha ciddiye alarak yeniden yapılandırılmaları dahil, hükümetle işbirliği içinde çalışmalarının önünü açmak zorundadır. Mevcut durumdaki gibi belediyeleri siyasi partilerin şubesi- organı- müdürlüğü gibi görme alışkanlığından vazgeçilmelidir.
Lütfen ilgili linkten raporun tümünü okuyunuz.
Genel Bilgi
SEL, normal koşullar altında sularla kaplı olmayan arazilerin geçici olarak sularla kaplanması anlamını taşır. Ülkemizde sel ve taşkın kelimeleri ayrı anlamlarda kullanılmakta olup, taşkın denilince akarsu/dere ve nehir selleri anlaşılmaktadır.
“Sel, suların bulunduğu yerde yükselerek veya başka bir yerden gelerek, genellikle kuru olan yüzeyleri kaplaması olayıdır. Taşkın, bir akarsuyun çeşitli sebeplerle yatağından taşarak çevresindeki arazilere, yerleşim yerlerine, altyapı tesislerine ve canlılara zarar vermek suretiyle etki bölgesinde normal sosyoekonomik hayatı kesintiye uğratacak ölçüde bir akış büyüklüğü oluşturması olayıdır.”
Taşkınlarda etkin bir risk yönetimi için konunun havza düzeyinde ele alınması gerekir. AB 20.11.2007’de “2007/60/EC sayılı Taşkın Risklerinin Değerlendirilmesi ve Yönetimi Direktifi”ni yürürlüğe koymuştur. Direktif’in ulusal mevzuatımıza aktarılması 12.05.2016’da “Taşkın Yönetim Planlarının Hazırlanması, Uygulanması ve İzlenmesi Hakkında Yönetmelik” ile sağlanmış olup uygulamaçalışmaları devam etmektedir.
Ülkemizde taşkın yönetiminde çok sayıda kurum ve kuruluşa görev ve sorumluluk verilmiştir. Ulusal düzeyde taşkın yönetiminden sorumlu temel kurum Tarım ve Orman Bakanlığı olup bu faaliyetlerini Su Yönetimi Genel Müdürlüğü (SYGM), DSİ ve Orman Genel Müdürlüğü (OGM) bünyesinde yürütmektedir. Bununla birlikte 29.10.2021 tarihli 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Tarım ve Orman Bakanlığı hizmet birimleri arasında yer alan “Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü” ile Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğünün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesine alınmasıyla bu Bakanlığın da taşkın yönetimine ilişkin görev ve sorumluluğu ortaya çıkmıştır. (Bu torba!! Bakanlıkta neler yok ki!!) 5216 sayılı BB- Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile dere ıslahı yapma görevi BB’ne verilmiştir.
Dünyada hidro-meteorolojik karakterli doğal afet sayısında sürekli ve önemli artışlar görülmektedir. Hızlı endüstrileşme, nüfus artışı, çarpık kentleşme ve iklim değişikliği bu artışların temel nedenleri arasındadır. Uluslararası afet veri tabanı bilgilerine göre 2000-2019 yılları arasında gerçekleşen afet sayılarında sel ve fırtına sayısının ilk iki sırada yer alması oldukça dikkat çekmektedir.
2000-2019 Yılları Arası Türlerine Göre Afet Sayıları
SEL | FIRTINA | DEPREM | AŞIRI SICAKLIK | HEYELAN | KURAKLIK | ORMAN YANGINI | VOLKANİK FAALİYET | KURAKLIK |
3.254 | 2.043 | 552 | 432 | 376 | 338 | 238 | 102 | 13 |
%44 | %28 | %8 | %6 | %5 | %5 | %3 | %1 | %0,1 |
Kaynak: Human Cost of Disaters An overview of the last 20 years 2000-2019, Afetlerin Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi (CRED)
Ülkemizde meydana gelen taşkın olaylarının yaşanma sıklığı ve etkilenme düzeyine bakıldığında son yıllarda taşkınlarda yaşanan can kaybı azalmakla birlikte taşkın sayısında artış olduğu görülmektedir.
Taşkın Risk Yönetiminin Planlanması
Havza bazlı taşkın yönetiminin temel dokümanı olan taşkın yönetim planlarının, sorumlu ve ilgili kurumlar tarafından üst doküman olarak dikkate alınıp uygulanmasının gerektiği değerlendirilmektedir.
Su yönetiminin bir parçası olan taşkın yönetiminde de havza bazlı yönetim anlayışı benimsenmiştir. AB Taşkın Direktifi’ne uyum için SYGM bünyesinde havza bazında TYP- Taşkın Yönetim Planı hazırlanmaya başlanmıştır. 2019 sonu itibarıyla 25 havzanın 16 tanesi için TYP hazırlanmış olup 2023 sonuna kadar tamamlanması beklenmektedir. TYP’ler ile taşkın öncesinde, esnasında ve sonrasında iyileştirme ve müdahale çalışmaları planlanması ve yönlendirilmesi amaçlanmaktadır. SYGM, TYP’leri hazırlamakla, HYH- Havza Yönetim Heyeti ise bunların yürütülmesiyle görevlidir.
Büyükşehir belediyeleri DSİ’den görüş alarak dere ıslahı çalışmaları yapmaktadır. Havza bazında bütüncül bir taşkın yönetimi için taşkın yaşanmadan önce halkın eğitiminden taşkın kontrol tesislerinin yapımına, erken uyarı sisteminden ağaçlandırma faaliyetlerine kadar birbirini tamamlayan tedbirlerin, bir plan dâhilinde bütün ilgili kurum ve kuruluşlarca, ortak bir program çerçevesinde yürütülmesi önem arz etmektedir.
İmar Planları ve Yatırım Projelerinde Taşkın Riskinin Değerlendirilmesi
İmar Planlarına İlişkin Yasal Düzenlemeler;
* Mülga Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği ile Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik (02/11/1985)
* Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği (14.06.2014)
* Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği (03.07.2017)
* Taşkın ve Rüsubat Kontrolü Yönetmeliği (03.05.2019)
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve mahalli idarelerin yapılacak planlama çalışmaları için DSİ’den taşkın riskleri konusunda görüş alması gerekmektedir. Bu husus mevzuatta açık bir biçimde düzenlendiği gibi DSİ görüşüne aykırı planlama yapılması durumunda tüm hukuki sorumluluğun DSİ’nin görüş ve önerilerini dikkate almayan kurum veya kuruluşa ait olacağı da hüküm altına alınmıştır.
İmar Planlarında Yetki Dağılımı
Plan Adı | Planlama Alanı | Ölçek | Plan Yapma Yetkisi | Plan Onama Yetki | Dayanak |
İl Çevre Düzeni | İl Sınırları | Belirsiz | İl Özel idaresi | İl Özel İd. Belediye | 5302 İl Ö. İd. Kanun |
Metropoliten İmar | Metropoliten alan | Belirsiz | Ç.Ş. ve İklim Bakan | Ç.Ş. ve İklim Bakan | 3194 İmar Kanun |
Çevre Düzeni | Havza ve bölge | 1/25.000 1/50.000 1/100.000 | Ç.Ş. ve İklim Bakan | Ç.Ş. ve İklim Bakan | 2872 Çevre Kanun |
Nazım İmar | BB sınırları | 1/25.000 | BB | BB | 5216 BB Kanun |
Nazım İmar | BB- Mücavir alan | 1/5.000 1/2.000 | Tüm Belediyeler | İlgili Belediye | 3194 İmar Kanun |
Uygulama İmar | BB sınırları | 1/1.000 | BB İlçe Belediyeleri | BB | 5216 BB Kanun |
Uygulama İmar | BB- Mücavir alan | 1/1.000 | BB hariç tüm Belediye | İlgili belediye | 3194 İmar Kanun |
Uygulama İmar | BB- Mücavir alan | 1/1.000 | Valilik veya ilgilisi | Valilik | 3194 İmar Kanun |
DSİ’nin Yürüttüğü Dere Islahı Projelerinde İhtilafsız Yer Teslimleri
2010/5 sayılı Başbakanlık Genelgesi’ne göre, DSİ tarafından yapılacak akarsu ve dere yatağı ıslahlarının projesine göre yapılabilmesi için; bu alanlardan belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunanların, ilgili belediyelerce DSİ’ye ihtilafsız olarak teslim edilmesi, bu alanların dışında kalan yerlerin ise DSİ’ye tesliminin sağlanması hususunda gerekli çalışmaların valilerin koordinasyonunda yürütülmesi gerekmektedir. 2019 yılında çıkarılan Taşkın ve Rüsubat Kontrolü Yönetmeliği’nde de aynı hükme yer verilmiştir.
Son 5 yılda DSİ’nin hazırladığı 709 dere ıslah projesi, mahalli idareler tarafından yer teslimi yapılamadığından yatırım programına alınamamış veya alındığı halde tamamlanamamıştır.
Dere Yataklarının Üzerinin Kapatılması
TAMBİS- Taşkın, Arıza ve Müdahale Mekânsal Bilgi Sistemi kayıtlarına göre 2013-2020 yılları arasında dere yatağının üzerinin usulsüz bir şekilde kapatıldığı tespit edilen toplam 371 adet müdahale bulunmaktadır. Bu ihlallerden 158’i belediyeler 8’i ise il özel idareleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Diğer ihlaller ise, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilere aittir.
Dere Üzerine İnşa Edilecek Sanat Yapılarının Projelendirilmesi
Dere yataklarının üzerine inşa edilecek köprü ve menfez gibi sanat yapılarının projelendirilmesinde taşkın riskinin yeterince dikkate alınmadığı durumlar mevcuttur.
TAMBİS Verilerine Göre Uygunsuz Köprü Sayıları
Balıkesir | Giresun | Bartın | Karabük | Muğla | Sakarya | Rize | Artvin | İstanbul | Hatay |
327 | 125 | 124 | 68 | 58 | 52 | 44 | 38 | 27 | 21 |
Bu resme göre afet zamanında adeta “ada” olan ve tabloda en sonda yer alan Hatay- Antakya’ya karadan ulaşmakta zorlandık ama diğer illerde yaşanabilecek bir afette durum çok daha vahim görünüyor. Nitekim Kastamonu Bozkurt sel baskınında bölgeye karadan ulaşmak mümkün olamadı.
TESPİTLER VE ÖNERİLER
Görüldüğü gibi rapor içeriği çok detaylı olarak hazırlanmış. Ben bazı alıntılar yaptım. Yine rapordan alıntı yaparak “Tespitler ve Öneriler” ile bitirmek istiyorum.
TESPİTLER
- Havza bazlı taşkın yönetiminin temel dokümanı olan TYP, sorumlu ve ilgili kurumlarca üst doküman olarak dikkate alınıp uygulanmasının gerektiği değerlendirilmektedir.
- DSİ ile OGM tarafından havzalarda sel ve taşkın kontrolü amaçlı yapılan çalışmaların genel ortak bir plan dahilinde yürütülmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
- DSİ’nin taşkın kontrolünde planlama yaparken tehlike veya risk haritalarından hareketle, risklerin bütüncül olarak ele alındığı çalışmalar yürütmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
- Dere ıslahı projelerinde ihtilafsız yer teslimine ilişkin etkin kaynak planlaması yapılmaması nedeniyle projeler havza bazında bütüncül olarak planlanamamakta ve gerçekleştirilmesi gecikmektedir.
- Taşkın risklerinin havza ölçeğinde etkin bir biçimde yönetilmesi için mevcut organizasyon yapısı ve çalışma sistematiğinin geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
- Havza yönetim modeli çerçevesinde oluşturulan kurul ve heyetlerin çalışmalarının sistematik hale getirilmesine ihtiyaç bulunduğu, ayrıca gündemde görüşülen konuların daha etkin takibinin yapılmasının önem arzettiği değerlendirilmektedir.
- Yerleşim alanlarının fiziki planlanmasında taşkın riski yeterince dikkate alınmamaktadır.
- İmar planları DSİ’den taşkın riski konusunda görüş alınmadan veya verilen görüşlere aykırı olarak hazırlanabilmektedir.
- 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu kapsamında ilan edilen taşkın koruma alanlarında yapılaşmaların olduğu ve zirai faaliyetlerin yürütüldüğü yerler bulunmaktadır.
- Dere yataklarının üzeri taşkın riskini artıracak şekilde kapatılmaktadır.
- Dere yataklarının üzerine inşa edilecek köprü ve menfez gibi sanat yapılarının projelendirilmesinde taşkın riskinin yeterince dikkate alınmadığı durumlar mevcuttur.
- Mevzuattaki yaptırımlar uygulanamadığından dere yataklarında taşkın riskini artıran ruhsatsız yapılar vardır. Dere yataklarına hafriyat dökümünün önlenmesi yeteri kadar önlenememektedir.
ÖNERİLER
- TYP’lerin havza bazında ana bir plan olabilmesi ve havzada faaliyet gösteren tüm sorumlu ve ilgili kurumların faaliyetlerini bu ana plana göre yürütmesi sağlanmalıdır.
- İhtilafsız yer teslimi konusu ayrıntılı bir finansman programını da içerecek şekilde ilgili kurumların katılımı ile eşgüdüm içinde değerlendirilerek planlanmalıdır.
- Taşkın risk azaltmada genel görevli kuruluş olan DSİ’nin TYP’ler ile bağı güçlendirilmeli ve bu planların uygulanmasına ve takibine katkısı artırılmalıdır.
- Havza yönetim modeli çerçevesinde oluşturulan kurul ve heyetlerin taşkın yönetiminde daha etkin çalışması sağlanmalıdır.
- Yerleşim yerlerinin planlanmasında taşkın riskinin dikkate alınması sağlanmalıdır
- Yetersiz kesitli sanat yapıları (köprü, menfez vb.) taşkınların ana sebeplerinden biri olduğundan sanat yapılarının projelendirilmesinde hidrolik kesit tahkikleri DSİ kontrolünden geçirilmelidir.
- Riskli yapıların taşkın riski yüksek bölgeler öncelikli olmak üzere mevzuattaki süreçlerin işletilerek veya kentsel dönüşüm vb. faaliyetler ile taşkın riski azaltılmalıdır.
- Dere yataklarına hafriyat atığı dökülmesini önlemek için yürütülen kontrollerin etkinliği artırılmalıdır. Bu amaçla, 23 ilde iyi uygulama örneği olarak ele alınabilecek “hafriyat yönetim bilgi sistemlerinin” yerel yönetimlerce yaygın kullanımı sağlanmalıdır.
- Dere yataklarına hafriyat atığı dökülmesi fiilleri hakkında Kabahatler Kanunu’na göre daha caydırıcı mahiyette olan Çevre Kanunu hükümleri çerçevesinde cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.
- Doğası gereği hafriyat atık üretimlerini içeren yol, tünel yapımı gibi işleri gören/gördüren kamu idareleri ihale dokümanlarını, bu atıkların gerekli izinleri almış döküm sahalarına usulüne uygun dökülmelerini sağlayacak şekilde hazırlamalı ve uygulamaların denetimi yapılmalıdır.