Eylül 1998’de GÜNEY EGE GAZETESİNDE yayınlanmıştır.

Biz iktisatçılar toplumu üç ana bölüme ayırırız; Tarım, Sanayi ve Hizmetler.

İlkel toplumlarda %10 Sanayi, %10 Hizmetler, %80 Tarım kesimi vardır. En gelişmiş toplumlarda ise %10 Sanayi, %10 Tarım ve %80 Hizmetler kesimi olduğu kabaca varsayılır. Yani ilkel toplumlarda emek- yoğun olarak yapılan tarım, gelişmiş ekonomilerde makine, araç ve gereçlerin kullanımı ile yine toplumda ağırlığını hissettirmekle beraber, eskiden 10 kişiyle yapılan iş, artık bir traktörle yapılabilir hale gelmiştir. Buna “sanayileşmiş tarım” diyoruz.

Bölgemiz insanları “sanayileşmiş tarımı” çok benimsemiş gözükmektedir. Hatta yer, yer abartılı bir şekilde örneklerine rastlamak mümkün. Örneğin; 10 dönüm tarlası olan da bir traktör sahibi. Evet traktör çiftçilerin zaman, zaman ulaşım aracı olarak kullanılsa da, bu noktada bir kaynak israfından söz etmek zorundayız.

Konumuzun başlığı işte bu aşamada önem kazanıyor. Karşılıklı yardımlaşma ile bazı problemlerin daha kolay çözümünü kolaylaştırırken, daha düşük maliyetlerle üretilen ürünlerden elde edilen karlar artar. Yani “bir elin nesi var, iki elin sesi var” sözünü haklı çıkartacak şekilde, tarımsal sanayi için gerekli kaynak yaratılmış olacaktır.

İsterseniz “tarımsal sanayi” lafını biraz açalım.

Hani toptancılar para vermediği için yollara dökülen domatesleri salça ve/veya konserve yapan, kurutarak veya dondurarak ambalajlayan satışa hazırlayan fabrikalardan, narenciyeleri kamyonla değil de, sınıflayıp ayıran, kasalayan, ihracata hazır şekilde kutulayan, suyunu sıkan, kabuğundan reçel yapan fabrikalardan, sebzeleri konserve ve turşu yapan fabrikalardan, sütü işleyerek peynir- yoğurt- ayran yapan fabrikalar ve mandıralardan söz ediyoruz.

Sayın Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanları, Muhtarlar, Ziraat oda başkanları, büyük toprak sahipleri ve varlıklı yöre insanları, bu konuda en büyük görev sizlerin biliyorsunuz değil mi?

Burada hiç hayal satmıyorum arkadaşlar. Bana birisi çıkıp da; Sen bilemezsin bizim bölgemizde filanca tarihte buna benzer şeyler yapılmaya çalışıldı ama sonu hep hüsran oldu diyenlere de cevabım hazır. O tarihte sizler başaramadınız ama şu anda eğitimli, dünya ile entegre olmuş yepyeni ve girişimci bir nesil sizlerden kendilerine fırsat verilmesini bekliyor.

Yeter ki ayakları yere basan proje olsun. Eğer siz büyükler, konumunuz, kişiliğiniz ve üstlendiğiniz misyon itibariyle gerçekten etrafınıza güven aşılayabilirseniz, öldükten sonra da yaşayacak, gençlere aş ve iş kapısı olacak tesis ve kurumlar yaratmak için yürüyün. Arkanızdan mutlaka yürüyenler bulacaksınız. Herkesin bildiği ve yaptığı (ürettiği) yenilikçi girişimleri gerçekleştirmiş olacaksınız. Amerika’yı yeniden keşfetmeyeceksiniz.

Eğer bu söylediklerim konusunda teknolojik eksiklikleriniz varsa, yönetim ve pazarlama problemleri yaşayacağınızı düşünüyorsanız, başta bu satırların yazarı olmak üzere, birçok değerli ve birikimli insan her türlü desteği vermeye hazırdır. Saygılarımla.

AHMET BAYBARS GÖĞEZ

Bilgi paylaşınca güzel
X

Şifrenizi mi unuttunuz?

Bize Katılın