Benzer konuda bloğumda yerel yönetimlerde iletişim konulu “TBB- BELEDİYELER BİRLİĞİNİN, BELEDİYELERLE İLETİŞİMİ YOK!” yazımı yazmıştım.
Ünlü bir atasözümüz vardır “Balık baştan kokar” diye. Yerel yönetimlerin iletişim sorunlarını siyasi partiler ve bakanlıkları inceleyince daha iyi anlıyoruz. Hiçbir şey nedensiz değilmiş. Kendi söküğünü dikemeyen iktidara gelince mi düzeltecek her şeyi?
Önce en üst kademelerden başlayalım isterseniz. Yani cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklardan. Kafalar çok mu karışık da vatandaşla iletişim kurmak konusunda çekinceleri mi var, yoksa bilgi ve denetim eksikliği kaynaklı ihmaller mi var tam çözemedim ben bu işi.
Kamu kurumlarıyla iletişimin yasal zemini için biraz geçmiş dönemlere gidelim mi?
“26 Aralık 1962 tarih ve 140 sayılı Türk Vatandaşlarının TBMM’ne Dilekçe ile Başvurmaları ve Dilekçelerin İncelenmesi ile Karara Bağlanmasının Düzenlenmesine Dair Kanun” çıkartılmış. 01.11.1984 tarih ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ile 140 sayılı kanun yürürlükten kaldırılmış. 2003 ve 2011’de değişiklikler yapılmış. 60 yaş üzeri olanlar hatırlar. Dilekçelere pul yapıştırırdık. Halk dilinde “Bir pullu dilekçe..” deyimi vardır.
3071 sayılı dilekçe hakkı kullanılması kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, “24.10.2003 tarih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” ile 27.04.2004 tarihli ve 25445 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik ve bu yönetmeliğe göre de İçişleri bakanlığı yönergesi hazırlanmış. 4982 sayılı kanunun 2005’de 13 ve 14’ncü ile 2013, 2014 ve 2015’de 2’nci ve 2018’de 14, 31, 33’ncü maddeleri değiştirilmiş.
İnternetin yaygınlaşması ile Bilgi edinme hakkına, vatandaşlar elektronik ortamda da ulaşmaya başlayınca devrim niteliğinde bir uygulama başlatılmış oldu. Dilekçelere 30 günde cevap verilme zorunluluğu olsa da, aylar ve yıllarca cevap gelmezken, 4982 ile 15 günde, başka bir kurumdan cevap bekleniyorsa 30 günde cevap verilmeye başlanmıştı.
“4982/ Md. 2; Bu Kanun, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinde uygulanır.” Yani her kurumun web sitesinden Bilgi edinme hakkı başvurusu yapılabiliyordu. Başbakanlık bünyesinde ise BİMER vardı. Vatandaş işleyişten memnundu. 2013-2015 değişiklikleriyle diğer kamu kurumlarına başvurular kaldırılıp sadece BİMER yetkili kılındı. İşler yavaşlamaya, gelen cevaplar tatmin etmemeye başlamıştı. Cumhurbaşkanlığı başkanlık sistemine geçişle birlikte BİMER de kaldırılarak CİMER tek başvuru merkezi oldu. Artık 15 günde cevap bile verilmezken, 30 günde cevaplanan başvurular yeterli ve beklenen performanstan çok uzaktı.
Vatandaş telefonla ulaşamadığı kurum yetkililerine e-posta ile ulaşmayı tercih etmeye başladı. Kurumlar buna da çare bulmakta gecikmedi. Web sitelerinin “iletişim” bölümlerine “mesaj/iletişim formu” eklendi. Bu mesaj formlarının birçoğunda maalesef dosya ekleme seçeneği olmayınca sıkıntılar yaşanmaya başlandı. Olanlar da jpg formatında dosya kabul ediyorlar, Word ve excel dosyaları pdf olarak dahi gönderilemiyordu.
Bu arada elektronik imza kanunu da çıkarıldı ama vatandaş pek tercih etmedi. Kurumsal düzeyde kaldı.
Ben dahil çoğu insan kurum, siyasi parti veya meslek kuruluşlarına e-posta ile ulaşabilmek için içerden mail adresleri temin etmeye başladık.
Kurumlar 444’lü hatları sevdi. “Çağrı merkezi” numarası olarak bu hatlara yönlendirmeye başladılar. Ancak sadece mesai saatlerinde çalışan Çağrı merkezlerinin 7/24 çalışan başvuru merkezleri olduğunu kimse söylemedi galiba. Keşke bankalar ve birçok şirket gibi kurumların da bu çağrı merkezleri 7/24 çalışabilse, insanlar kuruma gitmeden işlerini halledebilseydi. Banka hesaplarının güvenliği bile sağlanabilirken, bazı evraklı işlerin takibi, ödemelerin yapılması, işlerin takibi için gün içinde vakit bulamayıp işyerlerinden izin alamayanlara büyük kolaylık olurdu. Hatta kurumlar bu sayede şişkin kadrolarından kurtulur, verimlilik artar ve iş süreçleri hızlanırdı.
Baş taraftaki ana konumuza dönersek.
Cumhurbaşkanlığı web sitesinde kurumsal e-posta adresi yok. Tüm başvurular için CİMER kullanılıyor. Eğer size KEP adresi üzerinden e-posta ile cevap verildiyse geri dönüş bile yapamıyorsunuz. Tatmin olmadıysanız tekrar başvurmak zorundasınız. Bakanlıklarda durum nasıl;
Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ozelkalem@ailevecalisma.gov.tr (Maalesef ileti geri döndü) ile bazı birimlerin adreslerini vermiş. İçişleri bakanlığı kurumsal e-posta adresi olmasa da, iletişim bölümünde “birimlerinin neredeyse tümünün e-posta adreslerini” liste olarak yayımlamış. Enerji bakanlığı bilgi@enerji.gov.tr, Sanayi bakanlığı info@sanayi.gov.tr ortak e-posta adresleri kullanırken, Tarım ve Orman, MSB, Dışişleri, Gençlik ve spor, Çevre ve Şehircilik, Hazine ve Maliye, MEB ve Turizm bakanlıklarının ortak e-posta adresleri yok. Sağlık bakanlığına e-posta göndermek isterseniz 9 aşamalı bir işlem gerçekleştirmek zorundasınız. Gönderme diyor galiba.! Adalet bakanlığı ortak e-posta adresi “info(at)adalet.gov.tr”. Böyle yazıp e-posta gönderebilmeyi başaran oldu mu?
Tamam sayın bakanlar çok yoğun, böylesi basit işlerle uğraşamazlar ama hiç kimse web sitesine bakmaz mı?
Şehirlerde ki yönlendirme levhalarının, yabancılar kolay okusun diye İngilizce, Arapça olması için talimat yazan bakanlıkların iletişim formları, hatta web siteleri Türkçe. Yasal engel mi var?
Siyasi partilerde durum.
“Türkiye’de siyasi partiler” başlıklı yazımda kaç siyasi parti olduğunu detaylı yazmıştım. Kısaca hatırlamak gerekirse; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı sitesinde kayıtlı 104 parti olup, etkin 71 parti var. Google’da parti web sitesi mail uzantısıyla 32 ortak mail adresine ulaşabildim. Bu adreslerden dörtte biri aktif değil veya posta kutusu dolu. AK PARTİ’nin ortak e-posta adresi yok. Mesaj formunu doldurup neden kullanmadıklarını sordum. Teşekkür edip gündeme alacağız dediler 3 ay önce. Birimlerinin de iletişim e-posta adresi yok. Yeni kurulan DEVA PARTİSİ’nde sadece sayın Ali BABACAN’a ulaşabiliyorsunuz. O da sitede kayıtlı değil.
Sonuç
Çağımızın en önemli gücü olan iletişimi, tek sermayesi geniş halk kitleleri olan siyasi partilerin kadroları ve sayın genel başkanlar doğru kullanamıyorlarsa, partilerinin e-posta adreslerine gelen (Şikayet, öneri, istek vb.) bilgileri yönetemiyor ve/veya haberleri bile olmuyorsa iktidara gelmeyi nasıl düşünebilirler ki? Bana web sitesi olmayan, olup da ortak e-posta adresi yazılı olmayan partilerin bir yetkilisi çıkıp da gerekçelerinin ne olduğunu anlatabilirse çok mutlu olacağım.
Artık her normal vatandaş alan adına sahip kurumlarda info@…, bilgi@… Vb. ön eklerle mesaj gönderilmesi gerektiğini biliyor. Kurumlar alan adlarını alırken tarifeye göre beraberinde 5-10 e-posta adresi ücretsiz veriliyor. Tek yapılması gereken web sitesine tanımlama yapılması. Bilgi işlem departmanlarında ki uzmanlar hiç mi uyarmıyor? Yoksa başta da söylediğim gibi vatandaşın dertleriyle uğraşmak ağır mı geliyor?
Sevgiler ve saygılar sunarım.
AHMET BAYBARS GÖĞEZ