Ağustos 1998’de Muğla ORTACA’da basılan Güney Ege Gazetesinde yayınlanmıştır.
Ticari hayat bir toplumun el kemiğidir. Hatta bazı ulus ve toplumlar bu özellikleri ile ön plana çıkmışlardır. Museviler, Kayserililer, Japonlar vb.
Dinimiz açısından da kutsal kabul edilen ticaret, Türk toplumunda özellikle Osmanlı döneminde çok da önemsenen bir meslek değildi. Savaşçı olmak varken ticaretle uğraşmak ancak azınlıklara uygun bir iş olarak düşünülürdü. Yüksek maaşlar, ulufeler ve savaş ganimetlerinden pay almak, ticaretten kazanılacak paralardan çok daha fazlasını kazandırıyordu. El sanatları, mimarlık, hattatlık gibi üstün kabiliyet isteyen mesleklerde yetişen üstatları göz ardı etmiyorum. Ancak bunlar daha çok ticari amaçlarla değil, sarayın ve özellikle padişahın buyruklarına ve toplumun refahına yönelik çalışmalar yapıyorlardı. Ticaret düşüncesi ön planda değildi. Nitekim büyük ticaret adamlarımızdan birisini hatırlamaya kalksak, sanırım söz birliği etmişçesine hepimiz, Cumhuriyet dönemindeki performansıyla rahmetli Vehbi KOÇ’u anımsarız.
Bilindiği gibi “ticari hayatın” kendine özgü kuralları vardır. Aslında bunların çoğu da yazılı değildir. Nesilden nesile, ustadan çırağa günümüze kadar gelmiş ve bugün “ben esnafım” diyebilecek ve toplumda da “evet o esnaf adamdır” mertebesine yakıştırılan kişilerce sahip olunan yüksek erdemlerdir bu kurallar.
Loncalıktan peştemallığa, çıraklıktan tüccarlığa kadar bir dizi kavramlarla, ben bugün siftah ettim, komşumdan alışveriş yapın iş ahlakı ve büyüklüğü, borca karşılık sözün namus olduğu, senet istemenin ayıplandığı toplumdaki müşteri- esnaf dayanışması, çok değil bugün 40’lı ve 50’li yaşlardaki insanların kısmen bizzat yaşadığı, kısmen de büyüklerinin anlattığı yaşam tecrübeleriydi.
Peki ne oldu bize? Çok daha güzel, hiçbir ulusun bilmediği ve bulamadığı bir şey mi keşfettik de tüm bu güzelliklerden vazgeçmek zorunda kaldık? Nerede birbirimize, insanlığa, sanata, sanatkara, düşkün kesime olan saygı ve yardımlaşmamız? Farkında mısınız değerli dostlar, bugün batılı ülkeler bizlerin kaybettiği bu erdemlere çok daha fazla sahip çıkıyorlar ve bizim yaptığımız ticareti; kökeni bize ait olan, onların ticari prensipler dediği kurallarla yerden yere vuruyorlar.
Aynı ülke sınırları içinde yaşayan Türk, Arap, İngiliz, Fransız, Müslüman, Hristiyan, Musevi vb. farklı din ve milliyetlerden insanların biçimlendirdiği iş ahlakı ve ticari hayat kavramı, disipline edilebilir ve taşlar yerli yerine oturursa, o toplumun ticari kimliği ortaya çıkar. Bu kimliğin iyi olması bizlerin elindedir. İnsanların birbirlerini kandırarak, kanunun boşluklarından yararlanıp kişisel çıkar sağlamak uğruna yerleşmiş kural ve eğilimleri yıkmaya çalışması, dürüst çalışanın horlandığı, vergi verenin enayi kabul edildiği bir dünya yaratmaya çalışılması, geçmişte olduğu gibi bundan sonra da kimseye bir yarar sağlamayacak, ihtimaldir ki elimizdekileri de yitirmemize neden olacaktır.
Çağımız ticari hayatında artık çok büyük bir güç keşfedildi. Her keşifte, bilimsel araştırmada, her devrimde olduğu gibi, keşfedilen bu yeni gücün kahramanı yine insandı. Adına GİRİŞİMCİ diyorlar.
Evet çağımızın bu yeni gladyatörü, kâşifi, başkumandanı, devrimcisi, insanları peşinden sürükleyen lideri, belirlediği hedefe ilerlerken karşısına çıkartılan engelleri aşmada, başarmanın dışında hiçbir engeli düşünmüyor.
İşte hepimizin yakından izlediği Denizli, Gaziantep, Kayseri, Konya gibi bölgesel mucizeleri gerçekleştirenler, çok yakın bir tarihte %1000’leri aşan enflasyon oranına, kısıtlı su kaynaklarına ve çöl şartlarına rağmen, bu yılın içinde dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasında gösterilen İsrail’in de başarılarının ardında aynı insan, yani GİRİŞİMCİ kişiler vardı.
Bölgemizin sahip olduğu doğal kaynaklara, iklimine, turizm potansiyeline ve insanların ticari yaşama olan barışıklığına baktığımda, aramızda dolaşan belki biraz sindirilmiş GİRİŞİMCİ adaylarımıza fırsat tanıma zamanının çoktan geldiğini, hatta geçtiğini düşünüyorum. Bunlar belki oğlunuz, yeğeniniz, yanınızdaki ustabaşı veya bizzat sizsiniz. Bugün çalışan sisteminizin bir gün tıkanacağını hissedebiliyorsanız, tedbir almak için doğru zaman bugündür. Saygılarımla.
AHMET BAYBARS GÖĞEZ