Önce mevcut durumu analiz edelim.

2021 Şubat ayında önce Bakırköy ve Kadıköy belediyesi işçilerinin hak arama çabalarıyla başlayıp, Kadıköy belediyesinde anlaşmayla sonuçlanan DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının grevleri, İstanbul’un diğer CHP’li belediyeleri Maltepe, Kartal, Ataşehir ve Beşiktaş belediyelerine de sıçramasıyla devam ediyor. Başkanlar kendilerini, teklif ettiğimiz emsal ücret artışları üzerinde ki tekliflerimiz kabul edilmedi şeklinde savunurken, sendika gerçekte öyle olmadığını iddia ederek grev kararı almak zorunda kaldıklarını, Kadıköy belediyesi ile anlaşılan ücretlerin altında teklifi kabul etmeyeceklerini söylüyorlar.

İktidar da sorunu “sayın Ekrem İmamoğlu’nun başarısızlığına bağlayarak İstanbul’da çöp dağları görülüyor” noktasına getirip; “25 yıl önce de İstanbul’un sosyal demokrat belediyelerinde de çöp dağları vardı, yine aynı zihniyet..! işbaşında” diye kamuoyunu siyaseten etkilemeye çalışarak kendisine pay çıkartmaya çalışıyor.

Sıradan vatandaşlar arasında, çöp toplama işinin İBB’nin değil ilçe belediyeleri sorumluluğunda olduğunu bilmeden, yapılan bu siyasi değerlendirmelere inananlar olabilir beklentisi var herhalde iktidarın.

CHP’ye yakın siyasi yorumcular da CHP’nin bu tuzağa düşmemesi gerektiğini, Genel-İş sendikası ve DİSK’in de bu ısrarında devam etmemesi yönünde açıklamalar yapıyor. Hatta AK PARTİLİ belediyelerde görece daha düşük ücretler verilse de grev kararı alınmadığını, muhtemelen o belediyelerde ağırlığı olmayan DİSK yerine iktidara yakın sendikaların iktidardan korkusu nedeniyle bu ücret farkını dile getirmediklerini iddia ediyorlar.

Sayın Emre KONGAR 26 Şubat TELE1 “18 dakika” programında deneyimli bir bilim adamı ve yorumcu olarak bence de mantıklı bir öneri getirdi. CHP genel merkezi ve grev kararı alınan CHP’li ilçe başkanları, İstanbul’un tüm ilçelerinde uygulanan işçi ücretlerini tespit ederek, DİSK’in talep ettiği halde ilçe belediyelerince kabul edilmeyen ücret farklarının kamuoyuyla paylaşılması gerektiğinden bahsetti. Hatta sorun halledilmediği takdirde vatandaşın gözünde olumlu puan toplayan CHP’li belediyelerin yıpratılacağı tehlikesini hatırlattı.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun CHP’li belediyelerde asgari ücret 3.100 TL olacak çıkışına, bazı CHP’li belediyeler 4.000 TL ve üzeri, İzmir Bayraklı belediyesi 5.200 TL, Bornova belediyesi 5.800 TL gibi ücretler açıklayarak katıldı.

Tabii ki açlık ve yoksulluk rakamlarına bakıldığında emekçilerin insani ihtiyaçlarını karşılamak için yüksek ücretler almasını hepimiz istiyoruz. Keşke asgari ücret, Türk-İş tarafından ilan edilen 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı net 8.856 TL seviyesinde olsa. Hatta sayın Akşener’in önerdiği gibi verginin devlet tarafından üstlenilip, işverene de yük olmadan 3.600 TL seviyesine çıkartılabilse.

Hükümet tarafından ilan edilen 2.825 TL asgari ücretin üzerinde ücret alan belediye işçilerinin toplu sözleşme ile bu ücretlerini beğenmeyerek, Kadıköy belediyesinin imzaladığı toplu sözleşme sonucu ikramiyeler ve yıllık ödenen sosyal yardımlar hariç aylık net 5 bin 275 TL olmasını istemeleriyle aldıkları grev kararlarıyla, biriken çöpler adeta hükümetin imdadına yetişti. Sanki hayat pahalığının nedeni belediyelerin üstüne yıkıldı.!

Bu gelişmelerle, işçiler lehine alınan ücret artışı kararları kazanılmış hak olarak 2 sene sonraki toplu sözleşmelerde baz olarak alınacak ve o günün enflasyon ve geçim şartlarına göre tekrar hükümetin ilan ettiği asgari ücret miktarından bağımsız, oransal olarak açık ara yüksek işçi ücretleri şeklinde belediyelerin bütçe giderlerinin yasal sınırların üzerine çıkmasına neden olacak. Kimse bu konuyu dile getirmiyor.

Bu arada özellikle Covid-19 salgını nedeniyle beklenen bütçe büyümelerine ulaşamayan belediyelerin, düşen hazine yardımları/ katkılarıyla azalan gelirlerine rağmen, yasal sınır olan %30 ve üzerinde personel gideriyle muhatap olma riskleri var. Aşağıda ki Sayıştay raporlarına yansıyan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bütçesinde bu dengeleri tutturamayan başkanların şahsi sorumluluğu var.

Konuya mevzuat açısından bakarak, geçmiş dönemlerde Sayıştay tarafından yapılan denetimlerde benzeri ücret politikalarının belediyelerde yarattığı olumsuzlukları ele almaya çalışacağız.

2012-2018 yılları Sayıştay raporlarının özetini çıkarttığım kitap çalışmamdan bu konuyla ilgili bazı alıntılar yaparak durumu siz okurlarla paylaşmaya çalışacağım. Bu açıklamalarım denetim raporlarında sayfalarca yapılan açıklamaların bir özeti olup, meraklı olanlar tabloda adı geçen belediyelerin Sayıştay raporlarına web sitesinden ulaşabilirler.

BULGU 47: Kadrolu işçilere verilen yüksek ücretlerle, personel ödemelerinde kanuni üst sınırın geçilmesiyle belediye mali durumunun olumsuz etkilenmesi.

GEREKÇE             ; İK- İnsan kaynakları yönetimi olarak memur maaş ve özlük hakları kanunla belirlenir. Yasal dayanak olmadan kamu kurumu çalıştırdığı memurlara ödeme yapamaz. Memur zammı hükümet ile memur sendikası toplu sözleşmeyle tespit edilir. Kadrolu işçilere verilen ücret ve sosyal yardımlar, 4857- İŞ KANUNU ile işveren ve yetkili işçi sendikası arasında imzalanan sözleşmeyle serbestçe belirlenir.

5393- BELEDİYE KANUNU Md. 49; “Yıllık personel gideri, son yıl bütçe gelirinin 213 VUK yeniden değerleme miktarının %30’nu aşamaz. Nüfusu 10.000’in altında %40 uygulanır. Yıl içinde beklenmedik artışta personel gideri bu oranları aşarsa, cari yıl ve izleyen yıllarda bu oranların altına ininceye kadar yeni personel alınmaz. Yeni personel alımı nedeniyle bu oranın aşılması sebebiyle oluşacak kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren hesaplanacak kanunî faiziyle birlikte belediye başkanından tahsil edilir. Personelin her türlü alacakları zamanında ve öncelikle ödenir.”

375- KHK Ek Md. 20 göre 09.04.2018/ 11608 BKK ile kabul edilen “İl Özel İdaresi, Belediyeler, Bağlı Kuruluşlar ile Üyesi Olduğu Mahalli İdare Birliklerinin Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmetlerinin Gördürülmesine İlişkin Usul ve Esaslar” 28.04.2018/ 30405 RG yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Md. 5; “İdarelerin, şirket personeli de dahil yıllık toplam personel giderleri, idarenin gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin her yıl, bir önceki yıla göre 213 VUK mükerrer Md. 298 göre tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması sonucu bulunacak miktarın %40’nı aşamaz.

BULGULAR         ;

Bakırköy belediyesinde 2015’de 229 kadrolu işçi var. 2014-2016 Toplu Sözleşme 2015 en düşük yevmiye 140,77 TL, en yüksek 187,32 TL olup, son 5 toplu sözleşme zam ve taban ücret ile sosyal yardımlar tabloda ki gibi orantısız. Kadrolu işçi aylık ortalama (sosyal yardımlar dahil) brüt 14.500 TL, net 8.300 TL maliyet 16.500 TL. En düşük işçi ortalama geliri brüt 10.680 TL, net 6.520 TL, maliyeti 12.522 TL. Müdür aylık ortalama maliyeti 7.500 TL, en düşük maaşla çalışan memurun yaklaşık 5.000 TL. Belediye mali tablolarına etkisi; 2015 bilançosu yabancı kaynak 340.253.127,03 TL, kesin bütçe geliri 185.839.975,24, 830.01 personel giderleri 66.686.732,42 TL+ SGK prim gideri  10.913.649,78 (Toplam 77.600.382,20) ve bunun 24.956.430,98 TL’si sürekli kadroda çalışan işçi ücreti ve sosyal yardım. 2015 personel giderinin bütçeye oranı %30’un çok üzerinde %42. Kadrolu işçi ücretleri İK ve bütçe yönetimi açısından kontrol edilemez hal almış. 1/5’ne çalışacak birçok işçi olsa da emekliliği gelmiş yaşlı işçiler çalışmaya devam ediyor.

YORUM               ; Kamu kaynağının verimli kullanımında hizmet alımıyla çalışan işçi ile kadrolu işçi ücretleri arasında ekonomik, verimli kullanım ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde 5 katı fark oluşmuş.

 BELEDİYELER İŞTİRAKLER2012201320142015201620172018AÇIKLAMA / GEREKÇE
BAKIRKÖY   X   Kadrolu işçi normal işçiye göre 5 katı fazla ücret sosyal hak almış. İK ve Kamu kaynak yönetimi ile verimli kullanım iyi değil. 2015 personel giderlerinin bütçeye oranı %30’un çok üzerinde %42 olmuş. ↑
BALÇOVA      X2017 yılı bütçe geliri 54.588.824 TL olup yeniden değerleme %14,41 ile artırılınca, azami %30 karşılığı 18.736.522 TL olması gereken personel harcaması 23.760.697 TL gerçekleşmiş.
GÜZELBAHÇE      XPersonel gideri 12.939.201 TL olup, %37 ile yasal sınırların üzerine çıkmış. Belediye şirket personeli dahil 16.957.078 TL personel gideriyle %49 yasal sınırların oldukça üzerinde.
SEFERİHİSAR      XŞirket dahil personel gideri 2017 bütçe geliri yeniden değerlemesiyle 83.369.325 TL’nin %40 karşılığı azami 33.347.730 TL olması gerekirken 35.179.820 TL (%42,19) olmuş.
SELÇUK      XYeniden değerlemeyle gelirleri 55.729.067 TL olup, personel giderleri %30 karşılığı 16.718.720 TL olması gerekirken, 37.748.217 TL ile % 67,73 olmuş.
DİDİM      XYeniden değerlemeyle bütçe geliri 84.039.814 TL olup, personel gideri 47.825.351 TL ile %56,90 olmuş.
DİYARBAKIR SUR   X   Personel gideri 13.961.042 TL bütçe gelirinin %50’si olup, 213 VUK değerleme katsayısıyla bulunan miktarın %30’nu 5.731.902 TL aşmış.
DİYARBAKIR YENİŞEHİR  X    Yıllık personel gideri, son yıl bütçe gelirinin, 213 VUK değerleme katsayısı ile bulunan miktarın %30’nu 1.860.095 TL aşmış.
CHP BELEDİYESİ HDP BELEDİYESİ

Hiçbir yorum yapmadan Sayıştay denetçisinin yorumunu aynen aşağıya aktarıyorum;

“3). Özellikle hizmet alımı usulü ile çalıştırılan işçilerle yapılan kıyaslamada kadrolu işçiler için belirlenen ücretlerin kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılması ilkesiyle bağdaşmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır. Zira aynı işi 1/5 ücretle yapmayı kabul edecek çok sayıda işçi varken Belediyenin kadrolu işçilerine beş katı ücret ödemesi kamu kaynağının israfına yol açmaktadır.

Diğer taraftan mevcut ücretlerin yüksekliği kadrolu işçiler açısından vazgeçilmesi düşünülemeyecek kadar elverişli bir statü oluşturduğundan, yaşlanıp verimliliği düşen işçilerin emekliye ayrılmak yerine çalışmaya devam etmesini teşvik etmektedir. Emekli aylığı mevcut ücretinin ¼ düzeyinde olan bir işçinin emeklilik kararını mümkün olduğunca ertelemesi tabiidir. Belediyede yüksek maliyetle çalıştırılan çok sayıda kadrolu işçi bulunması ve bunların iş akitlerinin sonlandırılamaması daha düşük ücretle çalışmayı kabul edecek genç ve nitelikli işgücünün istihdamını da zorlaştırmakta ve emek verimliliğini olumsuz etkilemektedir.”

Sadece Bakırköy örneğinde kadrolu işçilere ödenen ücret ve sosyal haklar, memur statüsünde çalışan müdürlerin maaşlarının neredeyse 2 katına çıkmış. Siyasi kararlarla işe alınanların oluşturduğu kadro fazlalıkları, kriz zamanı uygulanmaya çalışılan personel tasarrufları, gelişen teknolojilere uygun liyakatli personel alımı ve kadroların genç personelle takviye edilmesinin önüne yüksek ücret alıp emekli olmak isteyenler belediye üst yönetimlerinin önünde ciddi bir engel olarak çıkıyor. İşten çıkarma ve mecburi emeklilikte ise sosyal demokrat belediyelere yapılan “bak haksız yere işten çıkarıyorlar” türü siyasi eleştirilerle karşılıyoruz. Ayrıca yüksek ücretler nedeniyle belediyenin ödemek zorunda kaldığı abartılı kıdem ve ihbar tazminatları yükünü de unutmayalım.

Bence bu duruma bakarak belediyelerin kadrolu işçi alımlarında daha dikkatli olmaları, siyasi gerekçelerle adama göre iş değil, işe göre liyakatli insanları işe alarak hizmette verimlilik ve kaliteyi ön plana çıkartmaları, böylece personel giderlerini de uygun ücret politikalarıyla yasal zorunlulukların altına çekmeleri gerekiyor.

Kadrolu işçiler dışında sözleşmeli işçiler ile 696 sayılı KHK ile kurulan belediye şirketlerinde çalışan taşeron hizmetlerinde görevli işçilerin ücretleri konusu da var. Bazı sosyal demokrat belediyeler insani yaklaşımla tüm işçilerini sendikalı- sendikasız diye ayırmadan kadrolu işçi statüsünde kabul ederek, ücretlerini eşitliyorlar. Bu durumda personel giderlerini nasıl yasal sınırlar içinde tuttukları da ayrı bir araştırma konusu olmalı.

Tabloda herhangi bir çıkartma ve ekleme yapmadım. 2012- 2018 yılları arasında nedense hiç AK PARTİLİ belediye yok. Üstelik de siyaseten çok daha fazla kadro şişkinlikleri olduğu iddialarına rağmen.

Tabii ki işin bir de toplu sözleşmeler sonrasında memur sendikalarına üye olan personelle imzalanacak “sosyal denge” sözleşmelerine yansıması da söz konusu. Yasaya göre;

4688- KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI VE TOPLU SÖZLEŞME KANUNUNA göre yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavanı geçmemek üzere, belediye ve en çok üyeye sahip kamu sendikası, belediye başkanı ve vali arasında toplu sözleşmeden 3 ay içinde imzalanır.” “Mahalli idarelerde sözleşme imzalanması”  Md. 32; “… mahalli idarenin vadesi geçmiş vergi, SGK primi ile Hazine Müsteşarlığına borç toplamı gerçekleşen en son yıl bütçe gelirinin %10 aşması, ödeme süresi geçtiği halde ödenmemiş aylık ve ücret borcu veya gerçekleşen en son yıla ait personel giderinin, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirleri belediyelerde %30, il özel idaresinde yüzde %25 aşarsa, bu madde kapsamında sözleşme yapılamaz. Sözleşme yapıldıktan sonra bu koşullar oluşursa mevcut sözleşme kendiliğinden hükümsüz kalır.”

Sonuç olarak sendikalar tabii ki görevini yapacak. Ancak ülke gerçeklerine uygun olarak emekçilerin ücret artışları kararında sendikalı/sendikasız kadrolu, sözleşmeli ve taşeron işçiler arasında ki dengeleri de gözeterek aynı işleri yapanlar arasında bariz farklar yaratmadan, sosyal adalet ilkesine uygun artışlar yapılmasının önemli olduğuna ve belediye bütçe gelirlerinde yaşanan dönemsel krizler ve bütçe açıklarını/ borçlarını da göz önünde tutarak ücretlerin belirlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi halde ücretlerde ki aşırı artışlar, belediye başkanlarını personel tasarrufu kararı alma ve birçok işçinin hizmet akdini son erdirme kararı almaya itebilir.

Son olarak ülkemizde birçok devlet kurumunda görülen (örneğin kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmenler) gibi belediyelerde çalışan, eşit iş yapmalarına rağmen farklı ücretler alan, aldıkları ücretler arasında da abartılı farklar olan çalışanların sorunlarını sadece toplu sözleşme zamanlarında hatırlamayıp, köklü çözümler getirilmesi gerektiğini aksi halde bugün yaşanan sorunlar bir şekilde aşılsa da ileride tekrar önümüze çıkarak mağduriyetlerin devam edeceğini ve bunun bir an önce düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde “bu pilav daha çok su götürür” ve sonunda çorba olur..

Sevgiler ve saygılar sunarım.

AHMET BAYBARS GÖĞEZ

Bilgi paylaşınca güzel
X

Şifrenizi mi unuttunuz?

Bize Katılın